Bölge'de peş peşe yaşanan olayların endişeleri artırdığı bir zamanda, KADEK Genel Başkanı Öcalan, sürgün önerisinin ardından, çözüm için yeni bir açılım daha sunarak, 8 maddelik öneri paketini gündeme getirdi.
Abdullah Öcalan, tek taraflı ateşkes sürecinin bitmek üzere olduğuna işaret ederek, bundan sonra ateşkesin karşılıklı olacağı mesajını verdi. "Ateşkesin sürmesi ancak yeni koşullarda olabilir" diyen Öcalan, Kürt sorununun çözümü için iki komitenin oluşturulmasını önererek, bu komiteleri şöyle sıraladı: "Gerçekleri Araştırma, Adaleti Gerçekleştirme ve Karşılıklı Af Sağlama Komitesi" ile "Toplumsal Barış için Demokratik Çözüm Komitesi".
Abdullah Öcalan, birinci komitenin demokratik, siyasi bir örgütlenme, ikinci komitenin ise, pratik çalışmaları yürütecek bir komite olduğuna dikkat çekerek, şöyle devam etti: "Gerçekleri Araştırma, Adaleti Gerçekleştirme ve Karşılıklı Af Sağlama Komitesi gerçekleri ortaya çıkararak, kim haklı, kim haksız bunu tespit eder. Türkiye'deki sivil toplum örgütlerinin de bu komite çerçevesinde olayları araştırıp doğruları açığa çıkarmaları gerekir. Bu tür çalışmalar, tarafların birbirini affetmesi konusunda karşılıklı hoşgörüyü geliştirip pekiştirebilir. Karanlıkta kalmış binlerce faili meçhul cinayetin ortaya çıkarılması sağlanabilir."
'Devlete iş düşüyor'
Öcalan, Toplumsal Barış ve Demokratik Çözüm Komitesi'nin de diyalogu geliştirmede arabuluculuk yapabileceğini söyledi. Bu komite içinde DEHAP, sivil toplum örgütleri ve muhalefet güçlerinin yer alabileceğini belirten KADEK Genel Başkanı, "Mevcut durumda tek tek yürütülen çabalar bu komite içinde birleştirilir. Böyle bir komite arabulucu olarak diyalogu geliştirme rolünü oynayabilir. Beni direkt muhatap almayabilirler, dağdakileri ve Avrupa'dakileri de muhatap almayabilirler. Çözüm süreci böyle bir arabulucu, diyalog komitesiyle geliştirilebilir. Bu komite tarafların görüşünü alır. Bunun pratikleşmesi için en başta hükümetin yeşil ışık yakması gerekir" dedi.
'İmhada ısrar edilmesin'
Öcalan, barış, diyalog ve çözüm önerilerinin sadece Türkiye için değil, İran, Irak, Suriye ve Güney'deki Federe Kürt Devleti için de geçerli olduğunu belirtti. Öneri paketinin her alanın özgün koşullarına uyarlanabileceğini belirten KADEK lideri, imha ve tasfiye amaçlı olarak üzerlerine gelinirse yalnız Türkiye'ye değil, Irak, İran, Suriye ve ABD'ye karşı da meşru savunma hakkının kullanılacağını kaydetti.
Çetelere dikkat!
Devletin kırılgan ve kritik bir durumda olduğunu söyleyen Öcalan, gerginlik yaşandığını vurgulayarak, "Biz, cumhuriyeti rayına sokmak istiyoruz. Ancak, Devlette çeteler var ve bu çeteler her şeyi yapabilir. Hatta bizi burada öldürerek çok kanlı bir savaşa da yol açabilir" dedi.
Öcalan şöyle devam etti: "Bizim amacımız çatışmayı derinleştirmek değil, demokrasiyi derinleştirmektir. Sabretmemizi söyleyen çevreler, 'Türkiye'deki yaralar kabuk bağlamamış' diyorlar. Biz yaramızı nasıl sarıyorsak, onlar da sarabilirler. En büyük acıyı yaşayan da biziz. Yaşamını yitirenlerin 25 bini bizden. Büyük acı içinde olan bizleriz. O zaman ben bunu söyleyenlere şunu sorarım, niye 25 bini köşelerinde yazmıyorlar?"
Meşru savunma tarzı
Halk Savunma Güçleri'nin (HPG) yeni dönemde meşru savunmayı nasıl yapması gerektiği konusunda da değerlendirmelerde bulunan Öcalan, gerilla güçlerinin 15 Ağustos'tan farklı olarak, devletin her şeyine değil, daha çok devletin içine çöreklenmiş, sorunları savaşla çözmek isteyen, Kürt-Türk savaşını süreklileştirmek isteyenlere, halkın malına, canına saldıran güçlere yönelik olacağını kaydetti. Öcalan, Kürt halkından demokratik eylemlerini yükseltmesini istedi.
Devrimin üç temel ilkesi
Öcalan, şöyle söyledi: "Benim devrimimin üç temel ilkesi vardır. Bir; cinsiyet devrimi. Bunu Ortadoğu toplumları için yaşamsal görüyorum. İki; ekolojik devrim. Üç; tam demokrasi içinde kültürlerin özgürlüğü. Bu üç ayağa dayalı demokratik kuruluş diyorum. Dikkat edilirse kurtuluş değil, kuruluş diyorum. Demokratik kuruluş, demokratik yapılanma diyorum."
Atılması gereken adımlar :
1-Kürt kimliğinin anayasa ve yasalarda kabul edilmesi temelinde demokratik, siyasal haklarının tanınması, düşünce ve örgütlenme önündeki engellerin kaldırılması;
2- Cumhuriyetin temel niteliklerine aykırılık teşkil etmenin dışında, Kürtlerin kısıtlama olmaksızın dil ve kültürel haklarının tanınması, bu hakların hiçbir şekilde kısıtlanmaması ve özgürce ifadesi;
3- Cumhuriyetin bilinen temel niteliklerine özde katılanların, demokratik siyasal yaşama katılması için dönüşü sağlanır. Cezaevindekiler, dağdakiler ve yurtdışındaki siyasal sürgünler bu çerçevede sürece katılırlar. Yeni çıkarılan yasa, cumhuriyetin niteliklerine ters düşen kesimleri de affediyor. Eğer adına af denilecekse bu doğru yapılmalıdır. Mutlaka adaleti sağlayıcı içerikte olmalıdır. Adaletsiz af, afsız da adalet olmaz. Biz cumhuriyetin laik, demokratik, sosyal, hukuk ilkelerine karşı değiliz. Kim demokratik cumhuriyetin bu dört ilkesini kabul ediyorsa, onların demokratik yaşama katılması gerekir. Bunlara serbest siyaset yapma hakkı tanınmalıdır.
4- Savaş döneminde köylerin boşaltılması, hayvancılığın ve tarımın ölmesi, yine hiçbir yatırım yapılmaması nedeniyle, Kürt halkı açısından büyük bir ekonomik sıkıntı ortaya çıkmıştır. Bunu gidermek için hem GAP bünyesinde ekonomik teşviklerin yapılması hem de ekonomik yatırımlarda Kürt halkının işsizliğini giderecek ve ekonomik kalkınmasını sağlayacak yatırımlara öncelik verilmesi;
5- Faili meçhul cinayetlerin, gözaltında kayıpların ve diğer ağır insan hakları ihlallerinin sorumlularının açığa çıkarılıp cezalandırılması, mağdurların da maddi-manevi kayıplarının karşılanması;
6- Köy koruculuğunun ve çetelerin lağvedilmesi, kontra örgütlerinin tasfiye edilmesi;
7- Köye dönüşlerin sağlanması, bunun için idari, hukuki ve ekonomik desteğin sağlanması;
8- Yerel yönetimlerin yetkilerinin artırılarak, demokrasinin derinleştirilmesi.
Abdullah Öcalan, 8 maddelik paket temelinde hükümetle diyaloğa hazır olduklarını vurguladı. Hükümetin diyaloga "varız" demesi durumunda, 2005 yılına kadar barışın gelişeceğini vurgulayan Öcalan, aksi durumda yeniden şiddetli bir savaşın başlayacağını kaydederek, "Demokratik çözümün gelişmesi için hiç umut yoksa, operasyonlar sürdürülecekse, yakalanmalar, kaçırılmalar olacaksa, 93 gibi bir süreç yeniden başlayacaksa, bunun anlamı yeni bir mücadele ve çatışma döneminin başlamasıdır" ifadesini kullandı. Öcalan, demokrasi içinde birlikte yaşama ve barış istenmemesi durumunda çözüm paketine 9'uncu madde olarak meşru savunmanın da eklenmesi gerektiğini kaydetti.
KADEK lideri, geçmişin aydınlanması ve demokratik çözümün sağlanması amacıyla önerdiği "Gerçekleri Araştırma, Adaleti Gerçekleştirme ve Karşılıklı Af Sağlama Komitesi"ni AKP hükümetine de önerdiğini vurguladı. Öcalan, devletin ak ve kara yönlerini netleştirmesi gerektiğini söyledi.
'Hükümet 15 Ağustos'a kadar mesaj vermeli'
Çözümsüzlükte ısrar edildiği sürece şehirlerde demokratik eylemlilikler artırılarak sürdürülür. İnkar ve imha temelinde gerillanın ve halkın üzerine gidilirse, halk kararlı demokratik eylemlilikleriyle, gerilla da meşru savunma gücüyle kendilerini savunacaklardır. Bu nedenle hükümet, 15 Ağustos'a kadar kesin mesaj vermelidir. Beni hemen dışarı çıkarın demiyorum. Mesele 1 yıl 3 yıl meselesi değildir. Kürtler, her türlü hakları gasp edilmiş olarak ve üzerlerindeki baskıyla zor durumdadır.
Katiller dışarı çıkarılıyor, Leyla Zana niye dışarı çıkarılmıyor? Bu adımlar atılmazsa ne olur? Bu durumda KADEK ne yaparsa yapar. Ben de buna karşı bir şey yapamam. Bunların olması istenmiyorsa, hükümet ortaya çıkar "Sabredin, biz halledeceğiz" der. Bunu yapmazlarsa oligarşi mi, Kürt özgürlük hareketi ve meşru savunma güçleri mi tasfiye olur, orası belli olmaz.
Şimdi ABD karşıtlığı yapanlar, sorguda bana ABD'nin adamları gibi davranıyorlardı. Sorguda bir yerden sonra "Bunlar da ABD'nin adamlarıdır. Bunlarla konuşulmaz" dedim. Bu yüzden fazla konuşmadım, tartışmadım. Şimdi hepsi Anti-ABD'ci kesilmişler.
Elbette ki Türkiye'yi düşünüyoruz. Deniz'lerin, Mahir'lerin geleneğine bağlıyız. Ancak, rantçılar devleti ele geçirmiş. Rant ekonomisini çözmek istiyoruz. Bu da bu sürecin çözülmesine bağlı. Ben bunları yaparken daha çok da Türkiye'nin demokratikleşmesi konusuna vurgu yaptım. Ama onlar, "Biz ABD'ye teslim olmak zorundayız" diyorlar. ABD'ye teslim olmayı önlemenin yolu, katilleri affetmekten değil, bize doğru yaklaşmaktan geçer.
Son elli-altmış yıldır oligarşi türedi, bir avuç mutlu azınlık, cumhuriyeti teslim aldı. Örneğin Bucaklar gibileri yiyip içtiler, halkın namusuyla oynadılar. Rant ekonomisiyle cumhuriyeti talan ettiler. Ve 2000 yılına kadar muazzam sömürdüler. Cumhuriyeti bunların eline bırakamayız. Cumhuriyeti oligarşik bir güç azınlığının elinden çıkarmak ve halklarımızın taleplerine dayandırmak zorundayız.
Bu yüzden Türkiye'deki tüm demokratik güçlerinin, demokrasi doğrultusunda rollerini oynamaları için "Demokratik Koordinasyon" önermiştim. Tüm demokratik güçleri, demokratik bir lider etrafında, etnik milliyetçilikten uzak, demokratik bir blok altında, -Brezilya örneğinde olduğu gibi, belediye seçimleri de dahil olmak üzere- faaliyetlerini birleştirmeye çağırıyorum. (NM)
* Yeniden Özgür Gündemde 22 Temmuz 2003 günü yayımlanan bu haber MHA haberidir.