Osman Öcalan'ın, ABD konusundaki değerlendirmesi şöyle:
"PKK liderlerinin, ayrılmış olanlar da dahil, yakalanıp Türkiye'ye teslim edilmesinin siyasi konjonktürü mevcut değil. ABD, çıkarlarını düşünmek zorunda. Kendisine müttefik Kürtlerdir. Kürtlerin yüzde 90'ı ABD yanlısı bir tavır içinde. Buna karşılık Türkiye'de Türk halkının yüzde 80-90'ı ABD'ye karşı. Roller artık değişti."
Osman Öcalan'ın değerlendirmesi pek de bilinmeyen bir şey değil. Ancak, ABD'nin Kuzey Irak siyasetini tanımlamak açısından önemli ipuçları içeriyor. Irak işgalinin ardından ABD'nin bölge halkları tarafından eskisinden daha fazla antipatik hale geldiği bir gerçek.
Yalnızca İsrailliler ve de Kürtler, Washington'a yakın duruyorlar. Irak'ta başı dertte olan Bush ve müttefikleri açısından Kürtlerin müttefik güçlerine yakın durması büyük önem taşıyor. Bu yüzden işgal kuvvetleri Kürtlerin Irak siyaseti içinde öne çıkmasına destek veriyorlar.
Kuzey Irak'a gelince; bu bölge bazı sorunlara rağmen Irak'ın diğer bölgelerine göre istikrarlı ve sakin sayılabilir. PKK'nin de bu bölgeyi kendisine üs edinmesi Türkiye ile ABD ilişkilerinin gerginleşmesine neden oluyor. Türkiye, buraya yerleşen PKK güçlerine karşı askeri harekat yapmak istiyor.
ABD ise böyle bir harekata uzun zamandır vize vermek niyetinde olmadığını belirtiyor. Washington'ın, Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından bölgeye yapılacak bir operasyonun diğer Kürt güçlerini de hedef alabileceğini ve böyle bir durumun ise yeni gerginlikler ve çatışmalara neden olabileceğinden endişe ettiği anlaşılıyor.
ABD açısından kritik bir durum söz konusu. Bir tarafta bölgedeki önemli müttefiki Türkiye'nin talepleri, öte tarafta Kuzey Irak'ta ortaya çıkabilecek yeni gerginlikler. Aylardır ABD'nin, Türkiye'yi sakinleştirmeye çalıştığına, PKK'yi ise kontrol etmek istediğine ilişkin yorumlar yapılıyor.
Son PKK eylemleri, Türkiye'nin taleplerinin artmasına ve ABD'yi daha fazla zorlamasına neden oldu. Türkiye, sınır ötesi harekat yapmak istiyor. ABD ise şu ana kadar böyle bir operasyona yeşil ışık yakmadı.
Başbakan Tayyip Erdoğan ve Genelkurmay İkinci Başkanı İlker Başbuğ, "Gerekirse Irak'a gireriz" diyerek ABD'ye tutum alabileceklerini açıkladılar. ABD'nin buna nasıl bir tepki göstereceği hâlâ tam olarak netleşmiş değil.
ABD'nin, Kuzey Irak'a Türkiye'nin müdahalesine izin vermeyerek PKK ile dolaylı bir dayanışma gösterdiği söylenebilir. Peki, ABD PKK'yi koruyup kolluyor mu? Bu konuda çeşitli değerlendirmeler yapılıyor. Türkiye'de birçok çevrenin ortak kanaati Washington'ın PKK'ye destek verdiği yönünde.
ABD, gerçekten PKK'ye destek veriyor mu? Böyle bir yorum üzerine ABD'li yetkililer, "Öcalan'ı yakalayıp size biz teslim etmedik mi? PKK terör örgütüdür, ama bizim Irak'taki durumumuzu da anlayışla karşılayın, Türkiye'nin bir operasyonu işleri iyice içinden çıkılmaz hale getirebilir, bize bu konuda zaman tanıyın" diyorlar. Anlaşıldığı kadarıyla Türkiye'den gelen ısrarlı talepler üzerine de, "Liderlerini yakalayıp size teslim edebiliriz" karşılığını veriyorlar.
ABD'nin PKK'yle diğer Kürt örgütleriyle yaptığına benzer şekilde işbirliği yaptığını gösteren verilere sahip değiliz. Osman Öcalan'ın, "ABD'ye dost olan biz Kürtleriz, bu nedenle şimdilik bize yönelik bir şey yapılmasını istemezler" açıklaması daha gerçeğe uygun bir durum saptaması sayılabilir.
PKK eylemleri sürüyor. Türkiye'de iç gerginlik artıyor. Demokrasi ve özgürlükler yeniden hedef haline getiriliyor. Yeniden, "terörle mücadele" adı altında demokrasi dışı, basın özgürlüğünü hedef alan eğilimler gelişiyor.
PKK, son eylemleriyle Türkiye'deki demokratikleşme sürecini zehirliyor, Kürtlerin de zor duruma düşeceği yeni bir ortama neden oluyor.
İşler zorlaşıyor. Şimdi yapılması gereken, Kürt sorununu ciddiye almak ve cesur çözümler üretmek için harekete geçmek. Yalnızca silahların konuştuğu ortamdan çözüm üretebilmek mümkün değil. (OÇ/TK)