ABD "İmparatorluğu"
Oysa karşı karşıya olduğumuz tabloya bütünlüğü içinde baktığımızda, bu mazeretin ABD'nin uluslararası kamuoyuna karşı kullandığı bir incir yaprağı olduğu, dahası uluslararası toplumun bir parçası olmaktan çıkan asıl ve en büyük gücün bizzat ABD olduğu görülür.
Anımsanmalıdır ki, ABD saldırısını, Birleşmiş Milletler (BM) Denetçiler Raporu ve Güvenlik Konseyi'nin kararına rağmen başlatıldı. Yani BM iradesini ihlal eden Irak'ın "cezalandırılması", bizzat BM iradesi çiğnenerek gerçekleştirilmekte.
Üstelik bu ihlal, yüzbinlerce insanın ölümü ve bütün Irak halkının, aşılamayacak bir travma yaşaması pahasına gerçekleştirildiğinden çok daha büyük bir insanlık suçu oluşturmakta. Nitekim saldırı, adıyla da müseccel bir "şok ve dehşet" operasyonu olarak sürmekte.
Tamamen kendi çıkar ve keyfiyetince kirli olan bu saldırı, ABD'nin kendini bir imparatorluk olarak uluslararası topluma dayatması, onun yerine geçirmesi amacını taşıyor. Üstelik bunun dünyaya istikrar ve adalet getireceği yargısı da tam bir safsata.
Ne Roma'nın ne Osmanlı'nın, benzeri dayatmaları adalet ve istikrar olmuştur dünyamıza. O dönemlerin tebaa kültüründe bile gerçekleştirilemeyen böylesi bir "çözümün", günümüz koşullarında çok daha olanaksız olacağı açık. Kaldı ki, ABD'nin geçmiş ve güncel sicili de bu noktada en küçük bir umut vermemektedir.
Unutulmamalıdır ki, güç politikalarıyla sağlanacak bir istikrar ancak keyfiyetin ve zorbalığın istikrarı olabilir. Oysa dünya, bu anlayıştan çekerek geldi bugünlere; demokrasi, hukuk, uluslararası toplum bunun sonucu oluştu. Şimdi gerisin geriye tekmerkezli bir dünyaya geri giderek, sorunların çözümünü bu arkaik yöntemden üretmek çok daha olanaksız olacaktır.
Savaş, uluslar arası topluma karşı
Bu özgülde doğrudan petrol ve silah tekellerinin çıkarlarını dayatması ile karşı karşıyayız. Böylesi bir istikrar dünyanın çıkarına olmadığı gibi Türkiye'nin çıkarına da olmayacak. Aksine bizi yönetenlerin bir kesiminin de teşne olduğu böylesi bir durumda, çok kutupluluğun sağlayacağı hareket olanakları da yitirilecek ABD'ye kayıtsız şartsız bir bağımlılık gerçekleşecektir.
Böylesi bir keyfiyetle, Filistin ve Kürt sorunu yanı sıra Ortadoğu'nun hiçbir sorununa kalıcı ve adil bir çözüm üretilemez. Dolayısıyla Irak diktatöründen kaynaklı olanlar dahil, tüm sorunların çözümü açısından BM kararları ve barış eksenli yaklaşımlardan öte sihirli bir formüle sahip değiliz.
Neresinden bakarsak bakalım bu savaşta ABD haksız, en azından en haksız güçtür. "Irak Halkını kurtarmak" mazereti de diğerleri gibi Irak halkına rağmen üretilen bir safsata. Bu özgülde olsa olsa İsrail'in güvenliğini sağlamaktan söz edilebilir, ki bu da bizzat İsrail militarizminin neden olduğu bir sorun olarak gayrı meşrudur.
Tabii sorun, İsrail'in güvenlik gereksiniminin ötesinde, doğrudan Bush ekibinde ifadesini bulan ABD silah ve petrol tekellerinin çıkarlarında düğümlenmekte. Yine ABD'nin, potansiyel rakiplerine karşı dünyayı tek başına kontrol etme, hegemonyasını onlara dayatma arayışı da, bu savaşın tamamlayıcı diğer nedenini oluşturmakta.
Özetle bu savaş uluslar arası topluma, onun kazanımlarına, hukukuna, sorunların demokratik çözümü iradesine karşı yürütülüyor.
Küresel eşkıyanın pes etmesi, bölgesel eşkıyanın direnişi
Halen barışçıl ve demokratik bir dünyanın önündeki en büyük engeli Saddam gibi yerel diktatörlükler değil, devasa gücü ve küresel tahakküm politikalarıyla ABD oluşturmaktadır. Nitekim Soğuk Savaş ve öncesinde yaptıkları bir yana, son süreçteki uygulamaları da bunu gösteriyor.
Irak'a kimyasal silah barındırdığı gerekçesiyle saldıran ABD'nin, nükleer deneme ve kara mayınlarının yasaklanmasına, biyolojik silahların sınırlandırılmasına karşı duruşu bunu gösteriyor. Yine Anti-balistik Füze Antlaşması'ndan çekilip füze kalkanı oluşturan, Uluslararası Ceza Mahkemesi'ni ve ırkçılığa karşı Güney Afrika Sözleşmesi'ni tanımayan, Kyoto Protokolü'nü reddeden, savaş esirlerine sınırsız gözaltı ve işkence uygulayarak Cenevre Hukuku'nu ihlal eden, BM Sözleşmesini çarpıtarak ülkelere keyfi saldırılar gerçekleştiren ABD'dir. Dolayısıyla barışçıl ve demokratik bir uluslararası toplum için öncelikle ABD etkinliğinin kırılması gerekiyor.
Buraya kadarki saptamalarım doğruysa, Bush ve ekibinin şahsında odaklanan silah ve petrol tekellerinin imparatorluk arayışının yenilgisi, dünyanın kazanımı olacaktır. Dolayısıyla halen Basra'dan Kerbela'ya süren olağanüstü direnişin Bağdat'ta, (Hitler'in soluğunu tüketen tarihi Leningrad direnişi gibi) ABD'nin soluğunu tüketecek denli uzaması gerekiyor.
Barışçıl ve demokratik bir uluslararası toplum için, Irak direnişinin olabildiğince sürmesine, bunun etkisiyle dünya barış hareketinin büyümesine, BM, Avrupa Parlamentosu, Arap Birliği vb. kurumların daha etkili karşı çıkışlarına ihtiyacımız var.
Özetle küresel eşkıyanın pes etmesi, bölgesel eşkıyanın direnişine bağlı. Kuşkusuz dünyanın barış ve demokrasi gereksinimi açısından bu bir paradoks; ama tarih benzeri paradokslarla dolu ne yazık ki.
ABD savaşı kazansa da, barışı kazanamayacak
ABD yenilebilir mi? Bu onun gücü önünde secdeye yatan, hesaplarını bütünüyle onun kazanması üzerine yapanların sanısının aksine pekala mümkün. Çünkü Bütün imparatorluklar gibi ABD'nin de yumuşak bir karnı var.
Bu noktada uzayacak bir direnişin dünyada, ama özellikle de ABD'de geliştireceği barış hareketi Bush ve ekibinin en büyük korkusu. Nitekim Vietnam'da da direnişin uzaması ve ABD'ye taşınan asker cesetlerinin yükselttiği barış hareketi, savaş aygıtının bütün yalanları ve canavarlıklarıyla çökmesine neden olmuştu. O halde, Bağdat semalarında patlayan bombalara inat dünyanın en güzel şarkısına dönüşen tekbirlerin susmaması gerek.
Ancak savaşın daha bu ilk haftalarında artık kesinleşmiş bir şey var: ABD devasa savaş aygıtı ve teknolojisiyle savaşı kazansa bile barışı kazanamayacak.
ABD, bugüne dek girdiği savaşların hiçbirinde bu denli büyük bir meşruiyet problemi yaşamamış, hiçbirinde bu denli çabuk ve bu denli yaygın bir muhalefet ve teşhirle karşılaşmamıştı.
İşte böylesi bir uluslararası atmosferde kendine vehmettiği kurtarıcılık misyonu, Arap halkının topyekün direnişiyle daha şimdiden tuzla buz olmuş durumda. Özellikle çiçekli karşılama beklediği Şii bölgelerinin olağanüstü direnişi, ülkenin bütünündeki direniş motivasyonunu daha da büyütürken, onun uluslararası konumunu daha da bozmuş bulunmakta.
Tüm bu koşullar, savaşı kazanması halinde bile ABD'nin barışı kazanmasının, Irak halkı nezdinde meşru bir yönetim kurabilmesinin, uluslararası topluluk nezdinde oradaki varlığını meşrulaştırabilmesinin olanaksızlığına işaret etmekte. Dolayısıyla Irak'ın mevcut direnişi sürdürebilmesi halinde ABD, Vietnam'da 12 yıl sürdürebildiği saldırı gücünü 4-6 ay gibi kısa bir sürede tüketecektir.
ABD'nin yenilmesi dünyanın hayrına olur
Peki ama böylesi bir olasılık dünyamız için kötü mü olacaktır? Tüm demagojilerinin aksine bu, görece barışçıl ve demokratik bir dünyanın zaferi olacaktır. Bırakalım yenilgiyi, uzlaşmak zorunda kalması bile yeter. Demoralize olmuş, başına buyruk davranabilme iradesini yitirmiş, ekonomik göstergeleri savaşta çöküntü yaşamış bir ABD ile dünya çok daha yaşanılabilir hale gelir.
Böylesi bir olasılıkta ABD'nin zayıflamasıyla ters orantılı olarak BM güçlenir ve hukukun belirleyici olacağı bir uluslararası düzen kurulur.
Çokkutuplu bir dünyanın gerçekleşmesi fakir ülkeler ve ezilenlerinin sorun ve etkinliklerinin artmasına uygun bir atmosfer yaratır, IMF başta olmak üzere dünya finans kurumları da alttakileri gözetmek zorunda kalır. İnsan hakları emperyalist zihniyetlerin hegemonya aracı olmaktan çıkıp, demokratik bir uluslararası toplumun elinde dünyanın küçük büyük tüm diktatörlüklerine karşı görece adil ve etkili bir yaptırıma dönüşür.
Terörün gücü yanı sıra asıl büyük sorun olan gücün terörü de bugünkü keyfiyetle uygulanamaz olur. ABD işine gelmeyen güce saldırma olanağını yitirince işbirlikçi diktatörlükler de, BM'ye rağmen bölgelerinde âli kıran baş kesen olarak dolaşamazlar. Çifte standartlar azalırken sorunların çözümü kolaylaşır. Bütün bunların sonucunda dünya bir cennete dönüşmez kuşkusuz, ama her şey bugünkünden iyi olur. Özetle ABD'nin yenilmesi dünyanın hayrına olur ve bu pekala mümkün. (EA/BB/NK)