Sorun, "düşmanımın düşmanı dostumdur" anlayışının ötesinde. Dünyayı hükümetler arası çatışmadan, emperyalist çıkarların çatışmasından ibaret görmek ve söz konusu ülkelerin iç dinamiklerini göz ardı etmek, algı çarpıtmasına teşne görünüyor. Anti-emperyalizm duyarlıkları öncelik taşıyan entelektüellerin insan hakları ve adalet konusundaki kaygılarını bir yana bırakarak milliyetçi hassasiyetçilere yakınlaşması bunu gösteriyor.
Anti-emperyalist hassasiyetlerin dile getirildiği İnternet sayfalarına bakınca, İran rejimini eleştirmenin, ABD'nin bir oyunu olarak görüleceği anlaşılıyor. Bu, İran rejiminin ülkedeki vahim insan hakları tablosuna yönelik eleştirileri ABD emperyalizminin oyunu olarak göstermesine benziyor.
Filozof Michel Foucault'nun, binlerce insanın dinleri, siyasi görüşleri ya da cinsel tercihleri nedeniyle sokaklar boyunca asıldığı, linç edildiği bir İran'da, tüm bunlara tanık olurken İran Devrimi sürecindeki Humeynici darbeyi modernizme karşı bir hareket olarak yüceltmesine benziyor bu tavır.
İran'daki huzursuzluğun müsebbibi emperyalizm değil
Hem Ortadoğu petrolleri üzerindeki denetimini artırmak, hem de savaşa bağlı sektörlerinin çıkarlarına hizmet etmek isteyen ABD yönetiminin, sürgündeki çok geniş bir yelpazeye yayılan muhalefet gruplarını, hatta ülke içindeki silahlı muhalefet gruplarını destekleyerek İran rejimini köşeye sıkıştırmak istediği açıktır.
Fakat ne ülke içinde ne de ülke dışındaki muhalefetin, muhalefet etmesine yol açan koşullar, ülkede geniş kesimlerin rejime karşı duyduğu güvensizlik ve nefret, ABD'den kaynaklanıyor. Bu muhalefet öylesine derindir ki, rejimin baskı altında da faaliyet göstermesine izin verdiği reformist koalisyona destek, kısa sürede gelip geçti.
Reformist koalisyonun pek çok lideri, 1980 darbesinden sonra ülkede Humeynici olmayan Şii liderlere ve yandaşlarına (örneğin Humeyni'den daha yüksek bir dini makam olan Azeri lider Ayetullah Şeriatmedari ve ona bağlı olan geniş bir kesime), sola ve azınlıklara karşı yaygın bir engizisyon yürütmüştü. Hapishanelerde İran soluna karşı kitlesel katliamları eleştirerek rejime yabancılaşan Ayetullah Montazeri ile İslam Cumhuriyeti'nin petrol rantını paylaşmaya yönelik bir yolsuzluk ve çıkar ittifakı olduğunu nihayet ilan etmek zorunda kalan Ayetullah Taheri'nin de etkisiyle muhalefete düşen reformistlerin talepleri ve uzlaşmacı tutumları, İran'ın genç nüfusunun taleplerini karşılamaya yetmiyor.
Sosyal ve hukuksal adaletsizlik, işkence ve İslam hukukuna da aykırı bir şekilde hayatın her alanına yayılan pervasız bir baskı ortamı, İran gençliğini giderek radikal bir muhalefete mecbur bırakıyor.
İran'da azınlık bölgelerinde etkin olan ve giderek artan bir şiddetle askeri ve ekonomik hedeflere saldırılarla gündeme gelen silahlı örgütler de ABD'nin oyunu değil. İran nüfusunun çoğunluğunu oluşturan azınlıklar, gerçekleşmesine katkıda bulundukları devrimden beri, telif hakkı Şah'a ait olan şedit Fars milliyetçiliğinin yükselişinden muzdaripler.
İran'ın Azerbaycan, Kürdistan, Belucistan, Türkmen Sahra, Ahvaz ve başka bölgelerinde çoğunluğu oluşturan azınlıklar, liderlerinin faili meçhul cinayetlere kurban gittiğini, bölgelerindeki ekonomik kaynakların Fars bölgelerine aktarıldığını, en temel hak talepleriyle yapılan gösterilerin katliamla sonuçlandığını gördüler.
Petrol rantına dayalı refah Humeynici vakıflara ve devlet denetiminin dışındaki klanlara aktarılırken, sağlık ve eğitim alanında bölgelerindeki hizmetlerin gerilediğini gördüler. İşkence altında radikalleşen azınlık gençlerinin, zaman zaman yükselen idam kampanyalarına rağmen denetlenemeyen öfkesi, ABD'nin oyunu değil.
Fakat ABD'nin İran siyasetinde ciddi bir rolü olduğu kuşkusuz. İran'da monarşi dönemi de İslam Cumhuriyeti'nin kurulmasından önce olduğu kadar kanlı ve baskıcıydı. İranlılar, Şah'ın ABD petrol çıkarları adına ayakta kaldığının farkındaydılar. ABD'nin petrol yatakları için İran'a savaş açan Irak'ı desteklemesi, Humeynici darbeyi güvence altına aldı; Humeynici hizip, o zamana kadar anti-emperyalizm adına onları desteklemiş olan sol partileri muazzam bir katliamla bertaraf etme olanağına kavuştu.
Bugün de ABD tehdidi, İran halkının geniş kesimlerini rejimi kayıtsız koşulsuz desteklemeye itiyor. Gerek Devrim Muhafızları denetimindeki Besic ideolojik milisleri, gerekse rejim adına muhalif öğrenci, gazeteci, insan hakları savunucusu ve azınlıklara karşı şiddet uygulama serbestisi bulunan yasadışı milis teşkilatları, gücünü ve dokunulmazlığını bu tehditten alıyor.
ABD tehdidi, Devrim Muhafızları açısından vazgeçilemez değerde bir koz. Yasadışı dış ticaretin ve petrol rantının yanı sıra kilit ekonomik sektörlerin önemli bir kısmını elinde tutan Devrim Muhafızları, hem Meclis'te hem de ABD tehdidinin rüzgarını da arkasına alarak iktidara gelen Ahmedinecad kabinesinde çoğunluğu oluşturuyor. Devrim Muhafızları, reformistlere, liberallere ve insan hakları gruplarına karşı olduğu kadar, çıkarsal rekabet içinde olduğu Rafsancani klanı gibi mafya tarzı şebekelere karşı da, "ABD emperyalizminin maşası" kartını oynuyor.
ABD tehdidi, İran siyasetinde Gladyonun arkasındaki rüzgarı oluşturuyor. Bu kesimler açısından, tehdit altındaki ülkenin Humeynici Ayetullahlar ve Devrim Muhafızları etrafında içine kapanması, ihtiyaç duydukları hukuksuz "müesses nizam"ın güvencesini oluşturuyor. (YB/TK)