Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Dışişleri Bakanı Marco Rubio ve Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov’un 18 Şubat Salı günü Suudi Arabistan’ın başkenti Riyad’da gerçekleştirdiği istişare toplantısının yankıları sürüyor.
Rusya-Ukrayna savaşının gidişatının ele alındığı toplantı sonrası iki ülke heyeti, ABD ve Rusya’nın Rusya-Ukrayna savaşının bitirilmesine ilişkin bir süreç hazırlanması konusunda anlaştığını ve ABD ile Rusya ilişkilerinin normalleşme sürecine gireceğini bildirmişti.
Buna göre iki ülke birbirlerine yeniden büyükelçi gönderecek ve Trump ile Putin arasında bir buluşma tertiplenecek. Müzakereciler, Ukrayna savaşının sonlandırılmasının yanı sıra ABD ile Rusya arasındaki ekonomik işbirliğinin artırılması için de uğraş verecek.

AVRUPA VE UKRAYNA KENARDA KALDI
ABD ve Rusya Ukrayna'daki savaşı bitirmekte anlaştı
Riyad’daki zirve, dünya basınında geniş yer buldu.
"ABD, Rusya ve Ukrayna'nın doğal kaynaklarının peşinde"
Rusyalı gazeteci Dmitry Kolesev, bir Telegram gönderisinde, ABD’nin hem Rusya’nın hem de Ukrayna’nın doğal kaynaklarına göz koymasından korktuğunu yazdı:
Gerçekten inanılmaz! 15 yıldır bize 1990’larda doğal kaynaklarımızın neredeyse tamamını yabancılara bıraktığımız söylendi. (…) Ama şimdi görüyoruz ki, Putin bunları zamanı gelince uslu uslu Amerikalılara vermek için saklıyormuş.
ABD’nin hem Rus petrol sektöründe ayrıcalıklar hem de Ukrayna’dan yağmacı koşullarda doğal kaynak elde ettiğini düşünün. (...) İşte o zaman bu savaşın galibi Rusya ya da Ukrayna değil, ABD olur.
"Ortak çıkar diye bir şey yok"
Fransa devlet medyası kuruluşu France Inter, ABD ve Rusya’nın ne zamandır aynı frekansta olmadığını belirtiyor:
Trump hızla barış istiyor. Putin ise ülkesi ekonomik yorgunluk belirtileri gösterse de acele etmiyor. (...) Rusya ordusu sahada hayli güçlü bir pozisyonda ve savaş, Putin rejiminin motor gücü olmuş durumda.
ABD Başkanı, Putin’e büyük bir diplomatik başarı kazandırmayı ve Ruslardan zayıf görünmeyi göze alamaz. Moskova’nın Çin ve İran gibi ortaklarının ona düşman olduğunun bilincinde.
Putin’in güçlenmesi, ABD yönetiminin zayıflaması anlamına gelir. Riyad’daki görüşmeleri dürbünle izlemek zorunda kalan Ukrayna ve Avrupa için umut verici nitelikte hakikatler bunlar.
Ukrayna'nın taviz vermeyeceği noktalar
Ukraynalı gazeteci Ivan Yakovyna, bir Facebook paylaşımında muhtemel bir barış anlaşmasında Kiev için kabul edilemez noktaları şöyle sıralıyor:
Ukrayna’nın savaşmadan topraklarını Rusya’ya bırakması, işgal altındaki bölgelerde Moskova’nın egemenliğinin tanınması, silahlı kuvvetlerinin zayıflatılması, Kiev’de Rusya yanlısı bir hükümetin kurulması ve Ukrayna’ya (gerçek anlamda) güvenlik garantileri sunulmaması…
Nihai anlaşmada bu maddelerden herhangi biri yer alırsa, Ukrayna bunu asla imzalamayacaktır. Zira bu, kendi ölüm fermanını imzalamak anlamına gelir.
Amerikalılar muhtemelen Ukrayna’yı askeri ve mali yardımı kesmekle tehdit edeceklerdir. Ancak böyle bir baskı sonuçsuz kalacaktır. Zira işgalin devamı ve devletin çöküşü, bundan çok daha büyük bir felaket olur.
"Savaş, Putin'in projesinin zayıflığını gösterdi"
Danimarkada yayınlanan gazete Jyllands-Posten, Trump'ın ABD Başkanlığı döneminde Putin'in ABD'ye dair gelecekteki hedeflerine yönelik tahminlerde bulundu:
Rusya’nın bir sonraki hedefi, Putin’in Trump’ı Avrupa güvenlik politikasını yeniden şekillendirmeye ikna edebileceği bir zirve düzenlemek olacak.
Ayrıca Kremlin 9 Mayıs’ta Çin Devlet Başkanı Şi Cinping’in de katılması beklenen, İkinci Dünya Savaşı’nın sona ermesinin 80. yıl dönümüne adanmış Moskova’daki askeri geçit törenine Trump'ı da çekmeyi umuyor. Bu, Rus İmparatorluğu ve Sovyetler Birliği’nin mirasını yeniden canlandırmak isteyen Putin için büyük bir zafer olur.
Ancak modern Rusya, geçmişinden çok farklı ve daha zayıf bir aktör konumunda. Zira Rusya’nın tüm iddialı söylemlerine rağmen, Ukrayna’daki savaş Putin’in projesinin kırılgan yönlerini gözler önüne serdi.
(EC)