"Siyasi bir çözümle ilgili olasılıklar" başlığı altında 2001 yılından bu yana meydana gelen gelişmelerin ayrıntılı biçimde ele alındığı raporda şu değerlendirmeler yer aldı:
"Türk ve Kıbrıs güvenlik kuvvetleri sorun yaratıyor"
* Birleşmiş Milletler (BM) Barış Gücü'nün görev yaptığı yeşil hatta durumun genellikle sakin, hava sahası ihlallerinin de yüzde 50 oranında azalma var Fakat Kıbrıs Türk ve Türkiye güvenlik kuvvetlerinin BM Barış Gücü'ne yönelik Haziran 2000'den bu yana empoze ettiği sınırlamaların Barış Gücü'nün operasyonlarını güçleştiriyor, aynı şeklide Strovilya'da (Akyar) askeri statükonun da değişmedi.
Avrupa Birliği'nin pozisyonu
* Aralık 1999'da Helsinki'de Avrupa Konseyi'nin almış olduğu AB pozisyonu değişmedi. Siyasi bir çözüm Kıbrıs'ın AB'ye üyeliğini fasilite edecektir. Üyelik görüşmelerinin tamamlanıncaya kadar bir çözüme varılmamışsa, Konsey'in üyelikle ilgili kararı, çözüm bir önkoşul olarak dikkate alınmaksızın alınacaktır.
* Avrupa Konseyi'nin Aralık 2001'de Laeken Zirvesi'nde iki toplum lideri arasında başlayan görüşmelerden memnuniyetini belirtirken, Haziran 2002'de Sevilla Zirvesi'nde de Avrupa Konseyi'nin "AB'nin tercihinin birleşik bir adanın üye olması olduğunu" açıkladığı, Avrupa Konseyi'nin BM Genel Sekreteri'nin çabalarına tam destek vererek, iki lidere görüşmelerini yoğunlaştırıp BM Güvenlik Konseyi kararlarına uygun olarak ve üyelik görüşmelerinin tamamlanmasından önce kapsamlı bir çözüm için bu özgün açılımı yakalamalarını tavsiye ettiği hatırlatılıyor.
Mali katkı yapılacak
* Kapsamlı bir çözümün AB tarafından Üyelik Anlaşması ve AB kuruluş ilkeleri çerçevesinde kabul edileceği, Kıbrıs'ın bir üye devlet olarak tek sesle konuşmasının ve AB yasalarını düzgün biçimde uygulamasının bekleneceği belirtiliyor.
* Avrupa Komisyonu Başkanı Roman Prodi'nin de 25 Ekim 2001 tarihinde Lefkoşa'da yaptığı bir konuşmada üyelik görüşmelerinin tamamlanmasından önce siyasi bir çözüme varılması halinde, Kıbrıslı Türklerin de bu üyelik görüşmelerine katılabileceği, üyelik aranjmanlarının bir çözümü dikkate alarak tüm ilgili tarafların kaygılarını dikkate alacağını ifade ettiği vurgulanıyor.
* Mart 2002'de adayı ziyaret eden Komiser Verheugen'in iki toplum liderine bir çözüme varılmasına AB'nin verdiği önemi anlattığı, Ocak 2002'de Avrupa Komisyonu'nun 2004-2006 yıllarında 206 milyon Euro'luk bir miktarı Kuzey Kıbrıs'a sürece katılıma yardımcı olmak üzere ayrılabileceğini anımsattığı kaydediliyor.
* Avrupa Parlamentosu komitelerinde de çözüm konusunun çeşitli vesilelerle tartışıldığı, Verheugen'in düzenli olarak Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri'nin Kıbrıs Özel Temsilcisi Alvaro de Soto'dan bilgi aldığı, AB yetkililerinin sürekli olarak iki toplum lideri ve de Soto'nun ekibiyle buluşarak özellikle çözüm bağlamında Acquis'yle ilgili konulara açıklık getirmek üzere görüşmeler yaptıkları belirtiliyor.
* Çözümle ilgili çabaların Türkiye'yle de konuşulduğu kaydedilen raporda "AB, Türkiye'nin bu çözüm çabalarında önemli bir katkı yapabileceğine inanmaktadır" deniliyor.
İki toplumlu projelere destek
* Avrupa Komisyonu'nun BM'yle işbirliği içinde iki toplumlu projeleri desteklediği hatırlatılan raporda, bu çerçevede bazı sivil toplum projelerinin iki toplumlu bir yönetim kurulu tarafından desteklenmek üzere seçildiği, Verheugen'in de Kıbrıs Türk Ticaret Odası binasında bir AB enformasyon merkezinin Mart 2002'de açılışını yaptığı belirtiliyor.
* AB Enformasyon Merkezi'nin çalışmalarında zorluklarla karşılaştığı, AB'nin politikalarını anlatmak üzere Kıbrıs Türk işadamları ve diğer ilgili kişilere seminerler verildiği ancak komisyon yetkililerine yönelik olarak Mayıs sonunda empoze edilen Kuzey Kıbrıs'a girişlerde yeni prosedürler nedeniyle bunların kesintiye uğradığı anımsatılıyor.
Çözümden sonra Kuzey'e mali destek
* Bir çözümden sonra Avrupa Komisyonu'nun adanın iki tarafındaki ekonomik dengesizlikleri gidermek üzere bir mali paket önermiş olduğuna dikkat çekilen raporda, AB'nin ve kurumlarının bir çözüm için çaba gösterenlerden yana olduğu kaydediliyor.
"CTP'nin başarısı önemli"
* "Adanın kuzeyinde durum" başlıklı bölümde 30 Haziran'da yapılan yerel yönetim seçimlerinin sonuçlarına dikkat çekilere, CTP'nin geçmiş seçimlere kıyasla önemli ilerlemeler kaydettiği, Lefkoşa dahil en büyük üç kentte belediye başkanlığını kazandığı ve CTP'nin iki toplumlu, iki bölgeli federal bir çözümü ve birleşik bir Kıbrıs'ın AB üyeliğini savunduğu belirtiliyor.
"Gazetecilere hapis cezası"
* "Avrupa" gazetesinin basın araçlarına Aralık 2001 tarihinde el konulduğu, Ağustos 2002'de gazetenin yazı işleri müdürü ve bir yazarın altı ay hapse mahkum edildiği, bunun Kıbrıs Türk muhalefet partileri ile uluslararası insan hakları örgütleri tarafından basın özgürlüğüne yönelik önemli bir ihlal olduğunun açıklandığı, istinafan sonra iki gazetecinin Ekim başında serbest bırakıldığı belirtiliyor.
"Öğretmenlere baskı"
* Raporda Haziran 2002'de iki toplumlu koronun konserine katılan öğretmenlerin "illegal siyasi aktivitelere katılmak üzere ilgili bakanlığın izni olmaksızın ülkeyi terk etmek" suçlamasıyla disiplin önlemleri alındığı, iki toplumlu etkinliklere bazı durumlarda ne Ledra Palace ne de Güneye geçiş için Kıbrıs Türk katılımcılara izin verilmediği belirtiliyor.
"Bu Memleket Bizim Platformu"
* "Bu Memleket Bizim" sloganıyla hareket eden 41 örgütün oluşturduğu "Bu Memleket Bizim Platformu"nun da bozulan ekonomik durum ve artan baskılara uluslararası kamuoyunun dikkatini çektiği ve siyasi bir çözüm için AB'nin doğrudan katılımını istediği kaydediliyor.
"Sivil toplumun ortak vizyonu"
* Raporda Ağustos ayında "Kıbrıs Türk Sivil Toplumunun Ortak Vizyonu" başlığı altında 38 bin üyeyi temsilen 86 sivil toplum örgütünün bir deklarasyon imzalayarak yıl sonundan önce Kıbrıs sorununun çözümü ve AB üyeliği istediği vurgulanıyor.
"Kuzeyde ekonomik durum zayıf"
* Kıbrıs'ın Kuzeyi'nde ekonomik durumun hala çok zayıf. Türkiye'deki ekonomi ve banka krizlerinin üstünden bir yıl geçmesi ardından nüfusun ağır zorluklarla karşı karşıya kaldığı ve Türkiye'deki krizlerin kuzeydeki ekonomik aktivitelere büyük zarar verdiği, kişi başına milli gelirin düşmeye devam ettiği belirtilerek kuzeyde kişi başına gelirin 4 bin Euro civarında tahmin edildiği vurgulanıyor.
"Bağımsız mali politika yok"
* Kuzey Kıbrıs'ın bağımsız bir mali politikaya sahip olmadığı, Türk Lirası'nı para birimi olarak kullandığı, bunun sonucunda da Türkiye'den yüksek enflasyon ithal edildiği ve yıllık enflasyonun yüzde 75 civarında seyrettiği belirtiliyor.
* Raporda kamu sektöründe maaşları dondurma girişimi sonucunda 2001 yılında ancak yüzde 8 artış verildiği, bunun da yüksek enflasyonla birleşince gerçek ücretleri iyice düşürdüğü, özel sektörün alım gücünün ise aynı biçimde büyük oranda düştüğü ifade ediliyor
* Kuzey Kıbrıs'ın Türkiye'den mali transferlere iyice bağımlı olduğu, Türkiye'nin adanın kuzeyine yılda 100 ile 200 milyon Euro civarında ekonomik ve mali yardım yaptığı, 2002-2005 yılları için Türkiye'nin 225 milyon Euro mali yardım sözü verdiği ancak bu rakamın Türk Lirası üzerinden olması nedeniyle, gerçek anlamda yıllık ekonomik desteğin yüksek enflasyonla azaldığı belirtiliyor.
Ticaret Türkiye'ye bağlı
* Kuzey'de ticaret açığının gayrı safi milli hasılanın yüzde 34'ü, bütçe açığının da yüzde 11'i olduğuna dikkat çekilen raporda, ticaretin de Türkiye pazarına bağlı olduğu vurgulanıyor.
* Üretimin artırılmasına yönelik ekonomik denge ve geçiş programının Şubat 2002'de hazırlandığı ancak bu programın da Türkiye'yle ortak bir ekonomik alan yaratarak, kuzeyin Türkiye'ye bağımlılığını daha da artıracağına dikkat çekilen raporda Türkiye ile kuzey arasında gümrüklerin kaldırıldığını ancak kuzeyde üretilen malların Lefkoşa'daki Türkiye temsilcilerinden "menşe şehadetnamesi" alınmasının koşul olduğu, adanın kuzeyinde sermaye, iş ve beceri eksikliğinin çekildiği, yüksek öğrenim gören gençlerin yurtdışında çalışmak üzere göç etme eğiliminde olduğu belirtiliyor.
* Raporda eğitim kurumlarının önemli bir mali kazanç sektörüne dönüşmekte olduğu, hasılanın yüzde 15'inin bu sektörde bulunduğu, turizmin ise hala fazla gelişemediği, kuzeyde adanın en güzel kıyı şeritleri bulunmasına karşın yalnızca 84 bin turistin geldiği, bunun da güneye giden 2 milyon 700 bin turist sayısının yüzde 3'üne tekabül ettiği belirtiliyor.
"Temel demokratik haklar güvence altına alınacak"
* "Siyasi bir çözüm ve AB üyeliği" başlığı altında raporda birleşik bir Kıbrıs'ın AB üyesi olmasına verilen destek hatırlatılarak, siyasi bir çözüm ardından AB üyeliğinin temel demokratik ve insan haklarını güvence altına alacağı, yaşam standardını yükselteceği ve gelirler arasındaki dengesizlikleri azaltacağı belirtiliyor.(NK)