Türkiye'nin henüz AB kriterlerinden biri olan inanç özgürlüğünü tam sağlayamadığını savunan Olli Rehm, soruna Anayasal güvence getirilmesini talep etti.
Rehn mektupla din özgürlüğünü hatırlattı
Le Monde gazetesi, bu yönde Alman Handelsblatt gazetesinde çıkan haberin dün Avrupa Komisyonu sözcüsü tarafından doğrulandığını yazdı. Sözcü, mektubun Haziran ayında gönderildiğini ancak uyarıdan ziyade "açıklık getirilmesi talebi" içerdiğini açıkladı. Bunun, gelecek müzakerelerde önemli bir noktayı oluşturacağı belirtiliyor.
Buna göre Rehn, Türkiye'de kiliselerin hukuksal statülerinin bulunmamasından şikayetçi olan dini topluluklar ile insan hakları hareketlerinin eleştirilerini mektubunda aktardı.
Komisyonun kaygı duyduğu bir diğer nokta ise, dini cemaatlere ait mallara el konulması veya satılması imkanı bulunması.
Vatikan'ın Ankara Temsilcisi, dini özgürlüğünün sadece kağıt üzerinde kaldığını düşünüyor. Roma ise, Türkiye'de "kurumsal Hıristiyan korkusu" bulunduğuna inanıyor.
Alman Din görevlileri Konferansı'nda da, Türkiye'de din özgürlüğünün engellendiğinden şikayet edildi.
Dışişleri Bakanı Abdullah Gül ise, Türkiye'nin bu konuya çare aradığını söyleyerek Brüksel'i rahatlatmaya çalıştı. Çözümün ise, Türkiye ile müzakerelerin başlanacağı açıklanan 3 Ekim'den önce olamayacak.
Erdoğan : Yeni koşul kabul edilemez
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ise, aralarında Fransa'nın da bulunduğu bazı ülkelerin, müzakereler öncesinde Kıbrıs'ın tanınması isteğini ilk kez kamuoyu karşısında değerlendirdi.
Fransa Başbakanı Dominique de Villepin'in "Türkiye, müzakerelere üyesi olmak istediği birliğin bir üyesini resmen tanımadan başlayamaz" şeklindeki sözleriyle ilgili konuşan Erdoğan, açıklamalardan üzüntü duyduğunu bildirdi.
"3 Ekim öncesi herhangi yeni bir şartı tartışmaya açmamız veya düşünmemiz söz konusu değil" diyen Erdoğan, Fransa Cumhurbaşkanı Jacques Chirac'ın, müzakerelere başlama tarihi verildiği 17 Aralık 2004'teki Avrupa Zirvesinde, Gümrük Birliği Protokolü'nün imzalanmasının 10 yeni üyeyi kapsadığını ve Ankara'nın Lefkoşa'yı tanıması anlamına gelmediği konusunda kendisine güvence verdiğini açıkladı.
Şimdi Chirac, konuyu resmi şekilde ele almasa da Le Figaro gazetesi, 3 Ağutos'ta, Chirac'ın Bakanlar Kurulu toplantısında, Villepin'in tutumunu desteklediğini yazdı.
Dışişleri Bakanı Philippe Douste-Blazy ise, dün yaptığı açıklamada, Villepin'in açıklamalarını tekrar etti. (EÖ)