Fotoğraf: İtalya, Crotone'de karaya vuran bir göçmen teknesinden geriye kalanlar/DW
AB ülkeleri, uzun süredir ertelenen göç ve iltica reformlarını onayladı. Kararı eleştirenler Avrupa'nın sorumluluktan kaçtığını söylüyor.
On yıla varan bir çekişme sonrasında Avrupa Birliği ülkeleri sonunda ortaklığın göç ve iltica politikasında reformu kabul etti.
Bakanların Perşembe günü yol verdiği planlar, göçmenlerin 27 AB ülkesine daha adilane dağıtılmasını ve sığınma başvuru süreçlerini yetkililerin insanları daha hızlı sınır dışı etmesi için kolaylaştırmayı hedefliyor.
"Tarihsel başarı"
Deutsche Welle'nin (DW) haberine göre İsveç Göç Bakanı Maria Malmer Stenergard, 12 saat süren görüşmenin ardından gazetecilere verdiği demeçte, "Burada oturup bunu söyleyeceğime gerçekten inanmazdım, ama işte buradayız."dedi.
"Bu kadar çok üye ülkeyi sonunda birleştirebilmiş olmak tarihsel bir adım ve büyük bir başarı."
Ortaklık üyelerinin nüfusun en az yüzde 65'ini temsil eden nitelikli çoğunluğunun desteğini alması gereken anlaşma, milletvekillerinin Avrupa Parlamentosu'nda gerçekleştirecekleri nihai müzakerelerin yolunu açıyor.
Ancak anlaşmayı eleştirenler, Avrupa'nın kendisini sığınmacılara kapattığını ve sorumluluktan kaçtığını söylüyor.
Düzensiz göçmenler
nasıl paylaşılacak?
Yıllardır süre gelen çetrefilli tartışmalar tek bir konuya odaklanıyordu: AB'ye yasa dışı yollardan giren düzensiz göçmenlerin üye devletler arasında nasıl daha adilane dağıtılacağı.
Düzensiz göçmenlerin çoğu genellikle Türkiye, Tunus veya Fas'tan kalkan küçük teknelerde gerçekleşen tehlikeli yolculuklar sonunda AB'nin güney kıyılarına, İtalya, İspanya ve Yunanistan gibi ülkelere ulaşıyor. AB mevzuatı, mültecilerin ayak bastıkları ilk ülkede sığınma talebinde bulunmasını gerektiriyor, bu da AB'nin güney ülkelerinin daha çok yardım talebinde bulunmasına yol açıyordu.
Geçmişte Brüksel'in, AB'nin kuzey ve doğu ülkelerini nüfuslarının büyüklüğüyle orantılı olarak belirli sayıda göçmen almaya zorlamaya çabaları sonuç alamadı ve başarısız oldu.
Göç politikası uzmanı Helena Hahn, DW'ye böyle bir yaklaşımın artık "siyasi olarak mümkün olmadığını" söyledi.
Varılan uzlaşmaya göre AB ülkeleri, Brüksel'den yönetilen bir fona kişi başı 20 bin Avro (500 bin TL) ödeyerek göçmenlerin ülkelerine gönderilmesi zorunluluğundan kurtulabilecek.
Hahn, Perşembe günkü toplantı öncesinde yaptığı açıklamada, uygulamanın "göç baskısı altındaki ülkelerle dayanışmak üzere üye devletlerin başvurabileceği bir seçenekler havuzunun varlığını [göstermeye yönelik]" olduğunu söylemişti.
Tüm AB hükümetleri
karara katılmıyor
Macaristan Başbakanı Victor Orban, kararın ardından Cuma günü Facebook'ta "Brüksel gücünü kötüye kullanıyor." "Bu kabul edilemez! Macaristan'ı zorla bir göçmenler ülkesi haline getirmek istiyorlar." diye yazdı.
Polonya da karara itirazda bulundu, ancak her iki ülkenin itirazları da çoğunlukça reddedildi.
Oxfam göç uzmanı Stephanie Pope gibi anlaşma karşıtları da AB ülkelerini "mülteci kabul sorumluluklarından parayla kurtulmaya" çalışmakla eleştirdiler.
Sürgünleri hızlandıracak
yeni sınır mevzuatı
AB bakanları ayrıca sığınma başvurusunda bulunanların iltica hakkı kazanma olasılıklarına göre ayrıştırılacakları yeni bir sistem üzerinde anlaştılar.
2022'de AB'ye sığınanların yalnızca yüzde 40'ı sığınma hakkı kazandı ve yetkililer de sınır dışı etme yetkilerini artırma peşinde.
▶ Plana göre, daha güvenli olduğu düşünülen ülkelerden gelen mültecilerin başvuruları, sınırda hızlı bir değerlendirme sürecinden geçerken kabul oranları 2022'de yüzde 20'nin altında olan aralarında Hindistan, Kuzey Makedonya, Moldova, Vietnam, Tunus, Bosna-Hersek, Sırbistan ve Nepal'in de olduğu ülkelere yönelik daha sıkı bir eleme süreci işletilecek
▶ Aynı süreç ulusal güvenlik tehdidi oluşturduğu veya yetkilileri yanılttığı düşünülen kişiler için de geçerli olacak, ancak bu yeni prosedür aracılığıyla kaç göçmenin yönlendirilebileceği konusunda da bir üst sınır olacak. Güncellenen sistem kapsamına giren herkesin ülkeye girişi yasaklanacak ve başvurucular sınırdaki özel merkezlerde alıkonulacak.
▶ İnsan hakları savunucuları bunun kabul edilemez olduğunu söylüyor.
Almanya'nın en büyük göçmen hakları savunucususu Pro Asyl'in Avrupa işleri direktörü Karl Kopp, "Bu[nun] adil bir iltica prosedürü [olmadığını]" söyledi.
Kopp, "Çok sarsıldık" dedi. "Bu daha çok, insan hakları ve mülteci haklarının satışa çıkarılmasına benziyor."
Oxfam'dan Stephanie Pope yaptığı açıklamada aynı kaygıları dile getirdi ve yeni prosedürün "çocuklar da dahil olmak mültecileri büyük bir maliyeti göze alarak Avrupa'nın ücra yerlerinde hapishane benzeri merkezlerde kilit altına alarak sığınma haklarını ihlal edeceğini" söyledi.
Daha az güvenli olduğu düşünülen ülkelerden gelenler, ayrıca olağan iltica prosedüründen de geçecek. Geçtiğimiz yıl, AB'nin en yüksek oranda kabul ettiği mülteciler arasında Suriyeliler, Belaruslular, Eritreliler, Yemenliler ve Malililer başta geliyordu.
İltica reformu Almanya'da
bölünmeye yol açtı
Kararın kimi Yeşil milletvekillerince eleştirilmesinin ardından Almanya'nın koalisyon hükümetinde görüş ayrılıkları doğdu.
SPD'li (sosyal demokrat) Federal İçişleri Bakanı Nancy Faeser, Perşembe günü alınan kararın ardından yaptığı açıklamada, çocuk haklarını savunmaya devam edeceği ve reşit olmayanların yaptırımlardan bağışık tutulması baskı yapacağı sözü verdi.
Yeşil Federal Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock ise, Alman basın ajansı DPA'nın haberine göre partisine gönderdiği mektupta, desteklemesi "çok zor" olsa da kararın eninde sonunda doğru olduğunu yazdı.
AB İçişleri Komiseri Ylva Johansson Cuma günü gazetecilere verdiği demeçte, "Şimdi net kurallar ve bir Avrupa standardı belirledik" diyerek önerileri savundu.
"Bu süreçlerin daha hızlı işlemesi ve daha hızlı iade kararları alınabilmesine el veren, hem geri çevirme oranlarının yükselmesi hem de bireyin uzun süre belirsizlikle karşı karşıya kalmamasını sağlayacak bir imkan" dedi.
Bundan sonrası...
Perşembe günkü anlaşma bakanlarca tarihsel olarak nitelense de, hikaye burada sona ermiyor. Nihai kararda Avrupa Parlamentosu milletvekilleri de söz sahibi olacak, ülkeler ve AP milletvekilleri 2024'te müzakereler yoluyla reformlar üzerine nihai bir anlaşmaya varmayı umuyor.
AB İçişleri Komiseri Ylva Johansson Cuma günü kendinden emin bir tutumla gazetecilere müzakerelerin "çok zorlu" olmasını beklemediğini söyledi.
Yeni iltica mevzuatına karşı kampanya yürüten Karl Kopp, DW'ye Avrupa Parlamentosu milletvekillerinin çok önemli bir rol oynayacağını söyledi. "İnsan hakları ilkelerine bağlı kalmak ve bu çok kötü olduğunu söyleyebileceğimiz mevzuatı iyileştirmek artık parlamentonun elinde" dedi.
Avrupa Parlamentosu Başkanı Roberta Metsola da paylaştığı tvitte, milletvekillerinin "derhal müzakerelere başlamaya hazır olduklarını" yazdı.
(AEK)