6 Şubat 2023’te meydana gelen depremler, sadece fiziksel yıkım ve kayıplarla değil, toplumsal yapıyı derinden sarsan ayrımcılıklarla da etki bıraktı. Depremlerde en çok ihmal edilen ve hedef alınan gruplardan biri de LGBTİ+ topluluğuydu. Depremler, zaten kırılgan olan LGBTİ+’lar üzerindeki toplumsal baskının daha da artmasına ve yalnızlaşmalarına neden oldu.
Bu dönemde LGBTİ+’lar, afet sonrası yardımların dahi dışında bırakıldı; çoğu kez, felaketin sorumlusu olarak gösterildi ve nefret söylemlerinin hedefi oldular.
Kaos GL Derneği İnsan Hakları Uzmanı ve “Bu konu her zaman kriz - 6 Şubat depremlerinin LGBTİ+’lara etkisi” raporunu hazırlayan Defne Güzel ile, LGBTİ+’ların deprem sürecinde yaşadığı zorlukları ve maruz kaldıkları ayrımcılıkları konuştuk.
"Bir felaketin ortasında yalnız bırakılmak"
LGBTİ+’lar depremlerden sonraki süreci nasıl deneyimledi? Ne tür ayrımcılıklara maruz kaldılar?
Biliyoruz ki kriz dönemleri, LGBTİ+’lar açısından hak ihlallerini daha da derinleştiriyor. Tıpkı göçmenler, kadınlar, Romanlar için olduğu gibi. Bu durumu, pandemide ya da çatışma dönemlerinde gördüğümüz gibi afetlerde de görüyoruz. 6 Şubat depremleri LGBTİ+’lar açısından bir felaketin ortasında yalnız bırakılmak demekti. Hatta yalnız bırakılmak şöyle dursun, bu dönemde LGBTİ+’ların nefret söylemleriyle hedef haline getirildiği bir süreç yaşandı. Her gün devlet temsilcilerinin konuşmalarında rastladığımız nefret söylemleri, deprem bölgesinde LGBTİ+’ları buldu. LGBTİ+’lar depremin sebebi olarak ilân edildiler, hakarete maruz kaldılar. Şiddete ve ayrımcılığa uğrama riski sebebiyle ısınmak için ortak alanlardaki ateşin başına bile gidemediler. Bölgede dağıtılan yardımlar için sıraya giremediler.
Depremzedelere yardım etmek isteyen pek çok kişi vardı; ancak dayanışmaya ihtiyacı olanlar LGBTİ+’lar olduğunda, o evlerin kapıları birer birer kapandı. Deprem bölgesindeki LGBTİ+’ların spesifik ihtiyaçları öncelenmedi. Örneğin translar için hayati önem taşıyan hormon ilaçları bölgede kurulan eczanelerde yer almadı. LGBTİ+’lar çadır alanlarında kalamadıkları için güvensiz evlerine ya da ailelerinin/tanıdıklarının evlerine dönmek zorunda kaldılar. Bu ise şiddete uğrama risklerini daha da artırdı. Göçmenler için de durum farklı değildi. Bulunduğu bölgede sağlık merkezi kalmamış; ama seyahat kısıtı sebebiyle bölgelerinden çıkamayan göçmenlerin hem seyahat hem sağlık hakkı ihlal edildi.

Kurumsallaşan nefret söylemi
LGBTİ+’lar yaşadıkları sorunlarla ilgili destek alabildi mi?
LGBTİ+ dernekleri maruz kaldıkları hedef göstermeler ve fon kısıtları sebebiyle etkin mekanizmalar kuramadı. Deprem anması yapan LGBTİ+’lar gözaltına alındı. İnsan haklarını savunmanın bile önüne geçildi. Depremden etkilenen LGBTİ+’lar adeta görünmezleştirildi, yok sayıldı. Ankara’da ve İstanbul’da özellikle LGBTİ+’larla dayanışmak için kurulan deprem dayanışma grupları bu sürecin acılarını biraz olsun hafifletti. Bölgeden gelenlere eşlik etti; barınma, sağlığa erişim gibi durumlarda kolaylaştırıcı rol üstlendiler. Eldeki kaynakları seferber ettiler ve psiko-sosyal destek hizmetlerini hayata geçirdiler.
Yoksullukla, hedef göstermelerle, kurumsallaşan bir nefret söylemiyle karşı karşıyayız. LGBTİ+ karşıtlığını, bu karşıtlığa ayrılan bütçeleri artık bakanlıkların eylem planlarında görebiliyoruz. Depremlerin üzerinden iki yıl geçti; ama LGBTİ+’ları ayrımcılıktan koruyacak mekanizmalar hâlâ kurulamadı. Halihazırdaki mekanizmalar ise ayrımcılık üretme yolunu seçiyor. Bu zamanda LGBTİ+’ları, LGBTİ+ haklarını ve LGBTİ+ sivil toplum örgütlerini desteklemek oldukça önem taşıyor.
Rapora yansıyan ihlaller
“Bu konu her zaman kriz - 6 Şubat depremlerinin LGBTİ+’lara etkisi” raporunda yer alan hak ihlallerinden bazıları şöyle:
- Afet sonrası sağlık hizmetlerine erişimde ayrımcı tutumlarla karşılaşıldı.
- Ruh sağlığı desteği konusunda LGBTİ+’ların ihtiyaçları gözetilmedi.
- Özellikle transların hormon ilaçları kullanımı gibi düzenli sağlık hizmetlerine erişimi aksadı.
- Deprem sonrası iş kaybı yaşayan LGBTİ+’lar açısından yeniden iş bulma sürecinde cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği nedeniyle fırsat eşitsizliği yaşandı.
- LGBTİ+ öğrenciler okul ortamında daha fazla ayrımcılık ve dışlanma riski ile karşı karşıya kaldı. Eğitim materyalleri ve fırsatlarına erişimde eşitlik sağlanamadı.
- Deprem sonrası bilgiye erişimde ayrımcılık yaşandı; bazı LGBTİ+’lar yardım ve rehberlik hizmetlerinden yeterince faydalanamadı.
- Teknolojik altyapıya erişimdeki eşitsizlik, özellikle kırsal kesimlerde daha belirgin hâle geldi.
- Afet sonrası “güvenlik boşluğundan” yararlanan gruplar, LGBTİ+’lara sözlü ve fiziksel saldırılarda bulundu. Kolluk kuvvetleri ve yetkililer bu saldırılara müdahalede yetersiz kaldı ya da mağdurların şikâyetlerini dikkate almadı.
- LGBTİ+’lar deprem sonrası yaşadıkları ayrımcılık ve hak ihlalleri ile ilgili adalet mekanizmalarına başvuru süreçlerinde, cinsiyet kimliği ve cinsel yönelimlerinden dolayı dezavantajlı durumda bırakıldılar.
- Deprem sonrası LGBTİ+ hakları savunucularının ve sivil toplum örgütlerinin bölgedeki yardım ve dayanışma faaliyetlerine katılımı kısıtlandı. Bazı durumlarda örgütlerin faaliyetlerine izin verilmedi ya da engel çıkarıldı.
- Deprem bölgesinde düzenlenmek istenen bazı barışçıl etkinlik ve toplantılara müdahale edildi veya bu etkinliklere izin verilmedi. (TY)