17 Şubat 2017 Cuma günü başlayan 53. Münih Güvenlik Konferansı sona erdi.
Konferansta Donald Trump'ın ABD Başkanı seçilmesi, İngiltere'nin AB'den ayrılması, NATO ittifakı içindeki anlaşmazlıklar, olası ticaret savaşları, mülteci sorunu, Suriye'deki savaş, Çin ve Kuzey Kore odaklı Asya-Pasifik bölgesindeki gelişmeler, siber güvenlik, Ortadoğu barış süreci, Avrupa ve dünyada yükselişe geçen milliyetçi akımlar, Ukrayna krizi ve dünya genelinde artan terör tehlikesi gibi konular görüşüldü.
Bugün yapılan Ortadoğu ve Suriye konulu oturumlarda bölgedeki gelişmelerin yakın geleceği için ipuçları barındırıyordu.
Pence: “Trump NATO’yu destekliyor”
Trump’ın politikaları konusunda Amerika Başkan Yardımcısı Mike Pence konuştu, “Başkan Trump adına size güvence vermek için buradayım. Amerika, NATO’yu güçlü bir şekilde destekliyor ve bu ittifaka sarsılmaz şekilde bağlı kalacağız” dedi.
Trump başkanlık seçimleri sırasında NATO’yu, AB’yi eleştirmiş ve daha içe dönük bir politikadan yana olacağının sinyallerini vermişti.
ABD-İran ilişkileri
Konferans boyunca düzenlenen oturumlarda Batı ülkelerinden gelen temsilciler, Trump yönetiminin İran’la Obama döneminde imzalanan nükleer anlaşmanın sürmesi ve gerilim yaratmaması çağrısında bulundu. Arcak bölge ülkelerinin temsileri bugün yapılan Ortadoğ konulu oturumda Ortadoğu konulu oturumda İran’ın bölgedeki politikalarını eleştirdi. Özellikle Suudi ve İsrailli bakanlar, Trump yönetimiyle bölgede İran’a karşı bir işbirliği yapılacağının sinyallerini verdi.
İran Dışişleri Bakanı Cevad Zarif ise Batılı ülkelerin de İran gibi bazı ülkeleri terörü desteklemekle suçlamalarının rahatlarına geldiğini, tam aksine tüm ülkelerin bir araya gelerek diğerlerinin istek ve beklentilerini dikkate alarak hareket etmeleri gerektiğini kaydeden Zarif, "Dünyada hiçbir ülke tek başına ya da güçlü ülkelerin birlikte hareket etmesiyle diğerlerini dışlayarak güvenliği sağlayamaz” dedi.
Zarif, İran'ın ne kadar sürede nükleer silah üretebileceği sorusu üzerine, tüm dünyanın nükleer silahlardan arındırılması gerektiğini belirterek "Nükleer silah üretmeyeceğiz, nokta. Nükleer silahlar ne bizim ne de başkalarının güvenliğini sağlar" dedi.
Çavuşoğlu: Astana ateşkese odaklanmalı, siyasi çözüm yeri Cenevre
Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, konuşmasına İsrail’in son dönemde artırdığı yasadışı yerleşimleri eleştirerek başladı. Ardından İran’a mezhepçilik eleştirisinde bulundu:
"İran, Suriye ve Irak’ı iki Şii devleti haline getirmeye çalışıyor. Bu çok tehlikeli. Bu eğilime son vermeli, bölgede güvenlik ve istikrar ancak o şekilde sağlanır.”
Çavuşoğlu, İran ve Rusya ile işbirliği halinde Astana’da yürüyen Suriye toplantıları için de “Astana sadece ateşkese odaklanmalıdır. Suriye’deki geçiş sürecinin ve siyasi çözümün konuşulabileceği tek yer Cenevre’dir” dedi.
Suriye oturumu
Özelde Ortadoğu’yu ve genelde dünyanın birçok ülkesini ilgilendiren Suriye’deki savaş ise bugün yapılan Suriye oturumunda görüşüldü. Oturumda Astana süreci, Cenevre müzakereleri ve ABD’nin merakla beklenen yeni Suriye stratejisi konuşuldu.
Oturuma BM Suriye Özel Temsilcisi Staffan de Mistura, Rusya Parlamentosu Dış İlişkiler Komitesi Başkanı Konstantin Kosachev, ABD'nin IŞİD ile Mücadele Özel Temsilcisi Brett McGurk, Suriye Ulusal Koalisyonu'nun lideri Anas El Abda ve İnsan Hakları İzleme Örgütü İcra Direktörü Kenneth Roth katıldı.
Mistura: Türkiye ve Rusya'nın masaya oturması olumlu
BM'nin Özel Temsilcisi Staffan de Mistura, tıkanan çözüm sürecinde Türkiye ile Rusya’nın Suriye konusunda masaya oturup konuşmaya başlamasıyla beklenmeyen bir değişim başladığını söyledi.
Bu olumlu gelişmeye rağmen insani yardımların halen ulaştırılamamasından ötürü üzgün olduğunu söyleyen BM’nin Özel Temsilcisi şimdi Cenevre’de yeniden müzakere masasına oturulması için çalışacaklarını kaydetti.
Mistura, “Bu momentumun oluşması için çabalarımızı sürdürmeliyiz. İki garantörlü bir ateşkes ufukta bir siyasi çözüm olmadığı takdirde uzun süre korunamaz” dedi.
ABD’nin bu süreçte nasıl bir politika izleyeceğinin merak edildiğini, Washington’da görüşmelerin sürdüğünü söyleyen de Mistura, Suriye’de katılımcı bir siyasi sürece ihtiyaç olduğunu, siyasi çözüm olmadığı takdirde IŞİD yerine başka odaklar oluşabileceğini söyledi. Mistura ABD’nin Suriye politikasını tam olarak bilmediğini de söyleyerek eleştirdi: "ABD siyasi çözüm için nerede? Bunu size söyleyemem çünkü hiçbir fikrim yok".
McGurk: Uygun garantörler Türkiye ve Rusya’dır
ABD'nin IŞİD ile Mücadele Özel Temsilcisi Brett McGurk ise “Öncelikli hedefimiz IŞİD’i bozguna uğratmak” dedi.
Türkiye’nin Suriye iç savaşındaki şiddetin dindirilmesinde Rusya ile görüşerek üstlendiği rolden memnuniyet duyduklarını aktaran ABD’li Özel Temsilci, "Geçen sene sürecin başarılı olmasını ummamıza rağmen bunun olmamasının nedenlerinden biri, biz ve Rusya garantördük. Ama bizim Suriye’de sahada ağırlığımız olmaması sebebiyle sonuç alınamadı. Durumu kontrol etmeye çalışırken pin pon topu gibi olduk. Uygun garantörler Türkiye ve Rusya’dır. Ve biz ABD olarak Astana sürecini desteklemeye yardımcı olmak için nasıl bir rol oynayabileceğimize bakıyoruz” sözlerini kaydetti.
El Abda: Esad sorunun parçası
Suriye Ulusal Koalisyonu'nun lideri Anas El Abda ise “Esad gitmeli. Bu bir slogan değil gerçeğin ta kendisi. Esad çözümün değil sorunun bir parçasıdır” dedi. Suriyeliler açısından Esad ile terör örgütleri arasında fark olmadığını söyleyen El Abda, “Suriye’de çağımızın en büyük insani krizinin yaşanmasının sorumlusu Esad” dedi.
Roth: Sorumluların hesap vermesi sağlanmalı
İnsan Hakları İzleme Örgütü İcra Direktörü Kenneth Roth ise Esad Yönetimi’nin Rusya, İran ve Hizbullah’ın desteğiyle özellikle sivilleri hedef aldığını, kimyasal silahların kullanıldığını, halkın kuşatma altında tutulduğunu söyledi.
Roth işlenen suçlarla ilgili olarak sorumluların hesap vermesinin sağlanması gerektiğini vurgularken, “Suriye’de çözüm diplomasi masalarında sağlanamaz” diye konuştu.
Rusya’yı sert bir dille eleştiren Roth, “Barış görüşmeleri için katliamlara son vermeniz gerekiyor. Oysa Rusya bu katliamları sadece desteklemekle kalmıyor aynı zamanda sorumlular arasında ilk sıralarda yer alıyor” dedi.
Kosachev: Suriye'den temsilcinin olmadığı bir oturum bu
Rusya Parlamentosu Dış İlişkiler Komitesi Başkanı Konstantin Kosachev ise Rusya’nın Suriye’de olmasının Beşar Esad’ı iktidarda tutma amacı taşıdığı yönünde yanlış bir algı olduğunu söyledi. “Bu kesinlikle yanlış bir algı” dedi.
Kosachev oturumda Suriye’den yetkili olmamasını da eleştirdi:
"Bana göre, Suriye’de olan biteni anlamanın yolu, bu ihtilafın tüm taraflarıyla görüşmektir. Burada Şam’dan hiç bir temsilci olmadan Suriye’yi tartışıyoruz. Ben bunun yanlış olduğunu düşünüyorum. Daha en başta 2011’de, uluslararası toplumun, Batı’nın, 'Beşar Esad artık meşru değildir, istifa etmesi gerekir, onunla herhangi bir görüşme yapmaya gerek yok, Suriye’de siyasi bir sürece gerek yok’ şeklinde bir tutum takınması yanlıştı. Bu pozisyon, ülkedeki gerilimi daha da artırdı, iç savaşa yol açtı.”
Bu arada Kosachev, ABD ile Suriye görüşmelerinden Obama Yönetimi’nin sergilediği çelişkili tutum nedeniyle sonuç alamadıklarını ve bunun sonucunda Türkiye ve İran ile üçlü işbirliği mekanizması oluşturduklarını söyledi.
Münih Güvenlik Konferansı hakkında |
Uluslararası Münih Güvenlik Konferansı, güvenlik politikasıyla ilgili en etkin kişilerin bir araya geldiği tek uluslararası platform olarak görülüyor. Bu yıl 53’üncüsü düzenlenen Münih Uluslararası Güvenlik Konferansı’na tüm dünyadan 500’ün üzerinde politikacı, bürokrat, güvenlik uzmanı, uluslararası örgüt temsilcisi ve araştırmacı katılıdı. İlk kez 1963 yılında düzenlenen konferansı Alman yayıncı Ewald von Kleist ve Amerikalı fizikçi Edward Teller hayata geçirdi. Von Kleist, Hitler’e karşı direniş hareketinin içinde yer almıştı. Aslen Macar asıllı bir Yahudi olan Edward Teller ise hidrojen bombasının mucitlerinden biriydi. İlk olarak “Askerî Bilimler Buluşması“ ismiyle düzenlenen etkinlik, sonradan Münih Güvenlik Konferansı adını aldı. (Kaynak: Deutsche Welle) |
(HK)
Kaynak: Deutsche Welle Türkçe, BBC Türkçe, AA, Sputnik news
Fotoğraf: 18 Şubat Bavyera Eyalet Başkanının verdiği akşam yemeğinden https://www.securityconference.de