*Fotoğraf: AA
Bir milyonu aşkın öğrencinin hayal ettiği lisede okumak için 3 buçuk saat ter döktüğü Liselere Geçiş Sınav bitti. Sınav bitti ama gerilimi bitmedi.
Pandemi koşullarında sınıflarından, öğretmenlerinden ve arkadaşlarından uzakta sınava hazırlanan öğrenciler için en az sınav kadar stres yaratan süreç bundan sonra başlıyor.
Henüz 13,14 yaşlarındaki çocuklar, "istediğim okula girer miyim, giremezsem nereye giderim" gerilimi ile başa çıkmaya çalışıyor.
Gelecek kaygısı omuzlarına yüklenen LGS'li öğrencilerin ve velilerinin yaşadığı stresi ve çözümünü Çocuk ve Genç Psikiyatristi Doç. Dr. Veysi Çeri ile konuştuk.
TIKLAYIN-"Okulda olsaydık, LGS'ye çok daha iyi hazırlanırdım"
Bu yıl LGS'ye 1 milyon üzerinde öğrenci girdi. Öğrenciler, bir buçuk yıldır okuldan, sınıf ortamından, öğretmenlerinden, arkadaşlarından çoğu zaman uzak kaldılar. Ayrıca dönem dönem sokağa çıkma yasakları oldu, bu durum öğrencileri nasıl etkilemiştir?
Geçen sene çocuklardan çok fazla şey istedik. Henüz tam anlayamadıkları nedenlerden dolayı onları sokaklarından, okullarından ve arkadaşlarından koparıp eve hapsettik. Bütün bu olanlar ve özellikle de sokağa çıkma yasakları hepimiz için zor olsa da bu olanların çocuklar için daha zor geçirilmiş olabileceği görünüyor.
Dahası araştırmalar çocukların bu süreçten psikolojik açıdan yetişkinlere oranla daha da olumsuz etkilenmiş olabileceklerine işaret etmekte, bu dönemde çocuklarda anksiyete ve depresyon görülme sıklığının da arttığı görülmektedir.
TIKLAYIN-"Sınava girecek öğrenciler travma içinde travma yaşıyor"
LGS üniversite sınavından çok farklı. Hem yaş grubu olarak farklı hem de sınavın tekrarı yok. Öğrenciler ve veliler gelecekte hangi üniversitede hangi bölümde okuyacağını bu sınavın belirleyeceğini düşüncesindeler. Bu yaştaki çocukların zihnine "gelecek" ve "gelecek kaygısını" empoze etmek doğru mu? Çocukların gelecekte "başarılı" olup olmayacaklarının göstergesi bu sınavlar mı?
Yetişkinler için bile geleceklerini düşünmek oldukça zorken, bu yaştaki çocukların geleceği düşünmek zorunda kalmaları maalesef çok acı. Keşke çocuklarımızı bu yaşlarda bu tür streslerle karşı karşıya bırakmadığımız ve yetenekleri ile potansiyellerine göre çeşitli okullara yönlendirebildiğimiz bir sistemi bir an önce geliştirip uygulayabilsek. Bununla beraber gittiğimiz lise önemli olsa da aslında bu sınavın hayatın bir dönüm noktası olmadığını gerçeğinin de farkında olmak gerekiyor.
Evet iyi bir lisede okumak bir artı olsa da tek bir artı ya da eksi ile hayatın ne karardığı ne de tamamen aydınlanacağı aşikardır. Üstelik çocukları, sınavın hayatları için en önemli dönüm noktası olduğu beklentisine sokmak sınavda istediğini alamayan çocuklar kadar istediği okulu kazanan çocukları bile olumsuz etkileyebilecek bir tehlikeyi de barındırıyor.
Böylesi bir beklentiye sokulan çocuklar istediği yeri kazandığında bir boşluk ve boşvermişlik hissine kapılması riskiyle karşı karşıya kalırken istediğini elde edemeyen çocuklarda ise ciddi bir yetersizlik ve başarısızlık ile hayatın sonuymuş gibi gerçekle alakası olmayan ve kişilik gelişimleri ile özgüvenlerini tehdit eden tehlikeli duyguların ortaya çıkmasını beraberinde getirebilir.
TIKLAYIN-"Eğitimdeki takvimsizlik öğrencilerde depresyonu artırıyor"
Sınav bitti, sonuçlar açıklanana kadar gerilim devam ediyor. Öğrenci ve velilere bu gerilimden uzaklaşmaları için neler tavsiye edersiniz?
Çocuk psikiyatristi olarak çalıştığım 10 yılı aşkın sürede çocukların her şeyden çok anne babaları tarafında koşulsuz biçimde sevilmeyi hissetmeye ihtiyaç duyduklarını söyleyebilirim. Ebeveynlerin çocuklarını koşulsuz ve hiçbir karşılık beklemeden sevdiklerini de iyi biliyorum.
Ama birçok çocuk sınavdaki performansının ailesinin kendisine bakışını radikal biçimde değitireceği yanılgısına kapılıyor. Oysa bir kişiye dair algımız onun anlık davranışları ya da performansıyla değil, onunla uzun soluklu etkileşimimizin toplamındaki hissetirdikleriyle şekillenir.
İşte çocukların, ebeveynlerinin gözlerindeki değerleri ile kendilerine dair algılarının bir sınav sonucuyla çok da değişmeyeceğinin farkında olması ve sınav sonuçları ne olursa olsun ebeveynleri tarafından bağırlarına basılacaklarının bilincinde olması onları rahatlatacaktır.
Önerim şu olur: Bir kişi ya da sese odaklandığımızda onu daha iyi duyarken diğer kişi ya da yerlerden gelen sesleri pek duymayız. Aynı şekilde zihinsel açıdan da bir yere fazlaca odaklandığımızda başka şeylerle ilgilenemez duruma gelmekte, hayatımızın dönüm noktası o tek meseleymiş gibi görebiliyoruz.
Sınavı atlatır atlatmaz beynin diğer bölgelerinin de aktive olacağı etkinliklerle zihnimiz ile beynimizi meşgul etmek oldukça yararlı olmanın yanında beyin gelişimi için de faydalı olacak.
Bunun için spor ile sanat ve müzikle ilgilenmek, bir enstrüman çalmak, hobileri ile arkadaşlarına zaman ayırmak ve doğada bulunmak hem stresin azaltılmasını hem de beynin gelişimi için önemli.
TIKLAYIN-LGS sona erdi: Çocuklarımız bunu hak etmedi
Sınavdan istediği sonucu alamayan, istemedikleri okulda eğitimine devam etmek zorunda kalacak öğrenciler için neler söylersiniz, nasıl bir yol haritası izlememeliler?
İyi bir okul bir dereceye kadar bir avantaj sağlasa da başarının süreğen bir çaba gerektiren bir durum olduğunu ve geleceğin kişinin anlık gel gitleri değil, süreğen çabasına göre şekillendiğini bilmekte yarar var.
Sonuçta hayat bize çok iyi okullarda okusa bile iyi bir üniversiteye giremeyen ya da aksine çok kötü okullarda okumasına rağmen üniversite sınavında derece yapan örnekleri gösterip durmaktadır.
Böylelikle istediği okulu kazanamayan çocukların daha disiplinli davranıp belki de bir tık daha fazla çalışarak çok iyi okullarda okumanın sağlayacağı avantajı rahatlıkla aşabileceklerini hatırlatarak onları umutsuzluğa kapılmaya değil, kararlı olmaya ve daha disiplinli biçimde çalışmaya davet edebilirim. (RT)