Destek örüntülerinin dinamiklerini resmedenlerin üzerinde yoğunlaştıkları konular, partilerin toplumsal tabanları ile partiler arasında yaşanan oy kaymaları. Kamuoyu araştırmalarının ortaya koyduğu bulguların yanı sıra, sandıktan çıkan oylar arasındaki ilişkiye bakarak seçmenin seçimindeki kimi mesajları okuyabiliriz.
AKP merkezin biricik partisine dönüştü mü?
Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) kendisine yönelen seçmen desteği ile sosyal temeli bağlamında toplumsal merkezin biricik partisine dönüştü mü?
Bir başka ifadeyle, AKP oyları içinde klasik merkez oyları ağır mı basıyor? Merkez sağın 1983 sonrası temsilcisi partiler sıkıştıkları tabanla yelpazenin merkez sağının defterini kapattılar mı?
Tanıl Bora'nın deyimiyle bir Kişi-Parti ya da partileşmiş kişinin, kuruluşundan çeyrek yıl sonra katıldığı seçimde elde ettiği oy salt seçim eşantiyonları takviyeli popülizmle açıklanabilir mi?
Bu partiye oy veren kitle kimlerden? Tüm bu soruları sayıların diliyle yanıtlamaya çalışarak seçmenin mesajını doğru okuyabiliriz. 18 Nisan 1999 ve 3 Kasım 2002'deki partilerin iller bazındaki oyları ile illere ait seçilmiş kimi sosyo-ekonomik göstergeler istatistiği analize tabi tutulduğunda, partiler arası oy kaymaları, partilerin sosyolojik dokularına dair ilişkilerden anlamlar çıkıyor.
AKP Oyları Nereden?
3 Kasım'da partilerin iller bazında aldıkları oylar ile 18 Nisan'daki oylarının korelasyon analizinden çıkan sonuç, seçmenin oy verme davranışında köklü değişimlerin yaşanmış olduğudur. AKP'nin 3 Kasım oyları ile Fazilet Partisi ve Milliyetçi Hareket Partisi'nin (MHP) 18 Nisan oyları arasında istatistiği olarak pozitif ve anlamlı bir korelasyon ya da ilişki gözleniyor.
18 Nisan'da Fazilet Partisi ve MHP'nin yüksek oy aldığı illerde bu kez AK Parti oyları yüksek. AKP - Fazilet oylarının korelasyon katsayısı AKP-MHP oylarının korelasyonuna kıyasla daha yüksektir. Tarhan Erdem ve Yılmaz Esmer'in bulgularındaki gibi, AKP'ye yönelen destek 18 Nisan'da büyük ölçüde Fazilet ve ardından MHP'ye oy vermiş seçmenle, yeni seçmenlerden geliyor.
AKP oyları ile merkez sağ ve merkez sol partilerin 18 Nisan oyları arasında pozitif ilişki dahi görülmüyor. Üstelik AKP 2002 oyları ile Demokratik Sol Parti (DSP) 1999 oyları arasında istatistiği olarak anlamlı, negatif korelasyon var.
İddia edildiği gibi 1999'da Demokratik Sol Parti'ye (DSP) oy veren seçmenin yüzde 14- 25'inin AKP'ye yöneldiğini söylemek güç. Böylesine bir ilişkisizlik ya da ters ilişki hali, AKP'nin merkez sağ ve sol partilere oy vermiş seçmenden aldığı oyların sınırlı olabileceğini düşündürtmekte.
18 Nisan sonuçları ile 1995 sonuçlarını analiz ettiğimiz bir yazıda (Milliyet 30 Nisan 1999) geçen seçimde MHP'nin yükselişinin ardında 1995 Refah Parti (RP) oylarının bulunduğunu belirtmiştik.
İki olgu birlikte değerlendirildiğinde, İslama ve milliyetçi tonları iç içe girmiş kültürel hassasiyetleri dillendiren merkezin sağındaki partilerin konjonktürsel olarak birbirlerinden oy alıp, verdiklerine şüphe yok.
Üstelik paylaşılan, birinden diğerine geçen bu kitle, 1980 sonrası yaşanan sosyo-ekonomik değişimle birlikte neredeyse iki seçmenden birine tekabül etmek üzere. AKP oyları ile seçilmiş sosyo-ekonomik göstergeler arasında pozitif korelasyon görülmüyor.
Negatif ilişkiler
Üstelik, anlamlı olmasa dahi kimi göstergelerle negatif ilişki tespit ettik. Örneğin, iller bazında tarım, sanayi, ticaret işkolunda çalışanların, ücretlilerin toplam istihdama oranı, tarımsal üretim değerinin Türkiye içindeki payı, kırsal nüfus basına tarımsal kredi, fert basına sınai, ticari ve turizm kredileri miktarı ile AKP oyları arasında hiçbir istatistiği ilişki yok. İlişkisizlik hali, bu partinin herhangi bir sınıfsal temele oturmadığını düşündürtüyor.
Yükselişinin ardında her ne kadar ekonomik krizin yarattığı tepkinin payı ihmal edilemese de, bu tepki kültürel değerlerle harmanlanmakta, dışlanan 'öteki'nin vesayetçi demokrasiye, buyurgan devletin egemen talim ve terbiye anlayışına karşı geliştirdiği refleksle iç içe girmektedir.
Bu anlamda AKP'nin sosyolojik temeli milliyetçilikleri, mukaddesatçılıkları göz ardı edilemeyecek, bu değerlerin fırsatını bulanlar için ekonomi ile esnekleştiği, taşradan taşralaşmış kentlere doğru uzanan ötekiler koalisyonuna dayanıyor.
Tepki oyları mı?
İktisaden daralmış, yoksun bırakıldığı kimliğini arayan seçmen siyasal merkez eliyle tarif edilen kimliklere bürünmek yerine, yeni partisi aracılığıyla kendisinin tayin edeceği kimlikle yaşama mücadelesi veriyor.
Bu mücadeledeki iddiaları Saadet Partisi etrafında kenetlenen radikalleşmiş 'öteki'lerinki kadar politikleşmemiş olsa dahi, AKP milliyetçi-mukaddesatçı hassasiyetleriyle bunların sesi soluğu olduğu sürece, artık kolay kolay farklı bir siyasal temsil kanalı düşünmeyeceklerdir.
Bu anlamda kitlenin oy verme davranışı 1980'li yıllarda okunmuş olsa idi, belki AKP'ye gelen oyları "tepki" ile açıklayabilirdik fakat tepki artık kültürel tonlarla kurumsallaştığı için merkeze geri dönmemek üzere merkezin sağındaki partilerle temsili yet ilişkisi kuruyor.
DYP Seçmeni ve Sandık
Doğru Yol Partisi'ne (DYP) 1999'da oy veren seçmenin azımsanmayacak bir kısmının - en azından DYP'yi baraj altında bırakacak yoğunluktakilerin - 3 Kasım'da sandık başına gitmemiş olması kuvvetle muhtemeldir. İller bazında kayıtlı seçmenle oy kullanan seçmen sayısının farkı ile DYP oyları arasında negatif, istatistiği olarak anlamlı korelasyon tespit ettik.
Oy kullanmayan seçmen sayısının fazla olduğu yerlerde, DYP oyları düşüktür. Nitekim oy kullanmayan seçmenin Türkiye ortalamasının üzerinde olduğu Erzurum ve Mardin gibi illerde DYP, 18 Nisan 1999'a göre en fazla oy kaybına uğramıştır.
Özellikle Doğu ve Güneydoğu illerinde 1999'da DYP'ye oy vermiş seçmenin 3 Kasım'da sandığa gitmemiş olanları milli iradenin topyekün tecellisini dikkate almayan seçim sisteminin takviyesiyle milli iradeci Demirkırat geleneğini parlamento dışına ittiğini düşünüyoruz.
Söz konusu gelenekten beslenen, 1991 seçimlerinde 'yasaksız Türkiye' vaadiyle Süleyman Demirel etrafında kenetlenen kitlenin bugün dava siyasetiyle temsiliyet ilişkisi, aidiyet bağı eriyor olsa dahi, Marmara, Ege, Doğu ve Güneydoğu kırsalındaki seçmenin ahde vefası sayesinde tükenip, bitmiyor.
Fakat AKP iktidarında İslamla laikliğin bir arada yaşayabileceği tescil edilir, bu parti sarsılmışların dayanışma örgütü işlevini üstlenirse, merkez sağ çizgi yıllarca iktidarı seyretmekle yetinebilir.
Genç Parti seçmeni kimlerden?
Kuruluşu, hatta seçim kampanyası, Bora'nın deyimiyle "şölen" organizasyonuna dönüşen Genç Parti'nin oyları ile DSP 1999 oyları arasında pozitif ve istatistiği olarak anlamlı korelasyon var. DSP'nin 1999'da yüksek oy aldığı illerde bu kez Genç Parti oyları yüksek.
Trakya, Marmara ve Ege'nin kimi illerinde lokalize olmuş Genç Parti'nin büyük ölçüde DSP'den oy alacağı SAM'in Ekim Araştırması'nda ilan edilmişti. Kimi yorumcular DSP'den Genç Parti'ye yönelenlerin davranışlarını protesto,ekonomik ve kültürel-popülizm faktörlerine bağlasa da, sosyo-ekonomik göstergelerle bu partinin iller bazındaki oyları analiz edildiğinde, 1999'da DSP'nin kitlelerle kurmuş olduğu sınıfsal temsiliyet ilişkisinin bu kez Cem Uzan sahsında tesis edildiğine tanık oluyoruz. Kaldı ki hangisi olmayan ideolojilerini popülizmle taçlandırmıyor?
Erdem ve Esmer'in araştırmalarında 1999'da DSP'ye oy veren seçmenin önemli kısminin Cumhuriyet Halkı Partisi'ne (CHP), ardından AKP'ye yöneleceği - yöneldiği tespit edilmişti.
CHP'nin kazancı ve Genç Parti oyları
Oysa ki DSP oyları ile sadece CHP ve Genç Parti oyları arasında pozitif, anlamlı korelasyonun çıkması, üstelik DSP-GP korelasyon katsayısının DSP-CHP'ye göre daha yüksek olması, DSP'den yoğun biçimde kaymasının Genç Parti'ye doğru olduğunu düşündürtüyor.
Nitekim DSP'nin en fazla oy kaybına - uğradığı Adana (-24.5 puan), Edirne (-41.6), İzmir (-38.6), Kırklareli (-35.2), Eskişehir (-34.8), Bilecik (-9.6) gibi illerde Genç Parti oyları ülke ortalamasının 1 - 10 puan üzerindedir. Salt bu iller örneğinde bakıldığında CHP'nin 99'a göre oy kazancı Genç Parti oylarından az da olsa daha yüksektir.
Fakat diğer illerle değerlendirildiğinde, DSP oy kaybı-Genç Parti oyları ve CHP oy kazancı arasındaki ilişki kaymaların daha ziyade Genç Parti yönünde olduğuna işaret ediyor. Genç Parti sanıldığı gibi 1999'da MHP'ye oy vermiş, sosyolojik piramitte yükselemeyen, sosyal konumlarını 10 yılda belki de 100 kez değiştiren lümpenlerden değil, DSP seçmeninden oy alıyor. Genç Parti oyları ile DSP 1995 ve 1991 oyları arasında da tespit ettiğimiz pozitif ve istatistiği olarak anlamlı korelasyon bu iddiamızı güçlendirmekte.
DSP'nin çekirdek seçmeni
CHP 3 Kasım- DSP 1995 oylarına ilişkin korelasyonun Genç Parti - DSP 1995'e kıyasla daha düşük çıkması merkez sol eğilimli seçmen içinde Genç Parti'nin CHP kadar anlam ifade ettiğini söyleyebiliriz.
Genç Parti 1991'den itibaren DSP'ye oy vermiş çekirdek seçmen kitlesinden oy alırken,en çarpıcı bulgu, illere ait sosyo-ekonomik göstergelerle oyları arasında pozitif, anlamlı korelasyonun bulunmasıdır. Üstelik katsayı CHP'ninkine göre daha yüksektir. Partilerin iller bazındaki oyları ile göstergeler arasında pozitif, anlamlı ilişkinin olduğu başka parti yok.
Sanayi, ticaret işkolunda çalışanların, ücretli çalışanların toplam istihdama oranının yüksek, tarımsal üretim değerinin Türkiye içindeki payının yüksek, üniversite bitirenlerin okul bitirenlere oranının yüksek olduğu illerdeki gösterge değerleriyle Genç Parti oyları arasında pozitif, anlamlı korelasyon dikkat çekiyor.
Doğu ve Güneydoğu'ya bakınca
Tarım işkolunda çalışanların toplam istihdama oranı ile negatif, anlamlı korelasyonun bulunması tarımsal üretimin yaygın olduğu sosyo-ekonomik açıdan az gelişmiş Doğu ve Güneydoğu illerinde partinin tabanının çok sınırlı olmasıyla açıklanabilir. DSP'nin 1999 oyları ile göstergeler arasında tespit ettiğimiz korelasyonun bu kez Genç Parti'de açığa çıkması, partinin DSP'nin sosyolojik tabanına sirayet ettiğini düşündürtüyor.
Bu tabanı protesto, ekonomik ve kültürel popülizm gibi kavramlarla açıklamaya çalışabiliriz, fakat niçin AKP'ye değil de Genç Partiye yöneliyorlar? CHP oyları ile göstergeler arasındaki korelasyonun Genç Partide daha yüksek çıkması, emeği ile geçinen sanayi isçileri, ticaret sektöründe çalışanlar, ücretliler, krizin yarattığı beyaz yakalı issizler arasında bu partinin azımsanmayacak destekçisinin bulunması yüzde 19'luk oyu basari sayan sosyal demokrat iddialı CHP açısından düşündürücüdür.
Anlaşılan o ki, Genç Parti'nin Uluslar arası Para Fonu (IMF) karşıtlığıyla taçlandırılmış post modern zamanların pop-milliyetçiliği modern zamanların ulusal solcu Phoenix'inin sandıkta çöküşünün baslıca mimari olmuş. Bora'nın deyişiyle talepkar olmayan, ağzı-dili olmayan, asla aktif olmayan, 'reşit olmayan' salt izlemesi, alkışlaması istenen kitle dün Ecevit'lerin, bugün Uzan'ın partisinin yanında.
AKP ve CHP'nin Yarınları
Oy kaymaları bağlamında değerlendirdiğimiz Ak Parti'ye yönelen seçmen desteğinin bileşimi, bu partinin toplumsal taban ekseninde merkez sağın geleneksel sosyolojik dokusuna sirayet etmediğini gösteriyor.
Merkez sağda Demokrat Parti'den (DP) Adalet Partisi'ne (AP) uzanan doğal toplumsal merkezcil ittifaklar ANAP ve DYP'nin siyaset tarzlarıyla çözülmüş olsa dahi, AKP'nin bugünkü tabanı veri alındığında merkez sağda geriye kalan boşluğun bu parti tarafından doldurulması kolay değil.
Sosyolojik değişim AKP elitini dini değerleri, liberal iktisadi ve siyasi yönelimleriyle ortalama merkez sağcı elit profiline yakınlaştırsa da, tavandaki Müslüman demokratların tabandaki kimlik taleplerini merkezin asli aktörlerinin kabulleneceği dozda inşa etme uğraşısı iktidarlarında parti içinde meşgul olacakları temel konudur.
Bunu başardığı ölçüde merkezin sağındaki Müslüman-demokrat kimliğiyle merkez sağdakileri koalisyon potansiyeline sahip bir parti bile olmaktan alıkoyabilir.
CHP'nin Derviş takviyeli iddialarına sosyal demokrasinin doğal tabanındaki kitlenin mesafeli durduğuna şüphe yok. Krizin etkisiyle sarsılmış bu kitlenin CHP eliyle seferber edilememesi nedeniyle, umutları 'mavi gömlekli lider' yerine, IMF'le düzeni değiştirme iddialı beyaz gömlekli 'kisi'de aramaları anlaşılabilir bir şey.
Merkez solda CHP ideolojisine özgü sağlam duruşları, iddiaları temel düsturu haline getirmediği, merkez sağ tek partide temsil edilmediği takdirde, her seçimde hak edilmemiş çoğunluklara yol açan seçim sisteminin etkisiyle sandıktan milliyetçilikleri ve mukaddesatçılıkları belirgin yeni sürprizlerin çıkması kaçınılmaz. (TT/NM)
* Tanju Tosun: İzmir Ege Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü