Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) geçtiğimiz günlerde 2019’da küresel sağlığı (global health) tehdit eden 10 maddelik bir liste yayınladı (1). Bu liste çok çeşitli maddeler arasından DSÖ ve diğer sağlık organizasyonlarının dikkat çekmek istediği temel 10 konuyu barındırıyor.
Bu yazıda ise işaret edilen meselelerin hem küresel sağlık hem de Türkiye için ne anlam ifade ettiğini inceleyeceğiz.
1- Hava kirliliği ve iklim değişikliği
Temiz hava solumanın gittikçe güçleştiği şu günlerde DSÖ her 10 insandan 9’unun kirli hava soluduğunu tahmin ediyor. Kirli havanın solunmasıyla maruz kalınan partiküler maddeler solunum ve dolaşım sistemine nüfuz ederek kalbe, akciğerlere ve beyne zarar veriyor. Bu zarar her yıl kanser ve solunum yolu hastalıkları başta olmak üzere çeşitli yollarla 7 milyon insanın erken ölümüne* sebep oluyor.
Hava meselesi Türkiye için de aynı derecede sorunlu bir biçimde devam etmekte. DSÖ’nün belirlediği sınırlar doğrultusunda 81 ilden 80’inde kirli hava solunduğunu; Türkiye’nin kendi belirlediği daha yüksek sınırlarda dahi havası kirli illerin çoğunluğu oluşturduğunu görüyoruz (2). Ayrıca 2018 DSÖ verilerine göre Türkiye'de hava kirliliğinden ölen kişi sayısının (100.000 kişiye 46.6 ölüm) DSÖ Avrupa Bölgesi ortalamasının 1.5 katı(3) olması da sorunun büyüklüğünün ayrı bir göstergesi.
Çevre mücadelesinin gittikçe güçleştiği ülkemizde hava kirliliğinin etkilerini daha fazla vurgulamak, piyasanın çıkarlarının değil halkın sağlığının öncelenmesini sağlamak için savunuculuk yapmak ve bu mücadeleyi yerel, ulusal, uluslararası oluşumlar içerisinde örgütlü bir biçimde sürdürmek büyük önem taşıyor.
2- Bulaşıcı olmayan hastalıklar
Enfeksiyonlarla etkili mücadele, yaşam süresinin uzaması ve neoliberalizmin yaşam tarzına etkileri ile birlikte son yıllarda bulaşıcı olmayan hastalıklar bulaşıcı hastalıklardan daha fazla ölüme sebep olmaya başladı.
2019 itibariyle diyabet, kanser, kalp hastalıkları gibi bulaşıcı olmayan hastalıklar tüm dünyada ölüm sebeplerinin yüzde 70’ini oluşturuyor. Bu hastalıkları engellemek adına gündeme getirilen 5 temel risk faktörü ise şu şekilde tütün kullanımı, hareketsizlik, zararlı ölçüde alkol kullanımı, sağlıksız beslenme ve hava kirliliği.
Hem bu hastalıklar hem de risk faktörleri açısından Türkiye de ekonomik anlamda benzer konumda olduğu ülkelerdeki eğilimi izlemekte. Sağlık Bakanlığının açıkladığı son verilere göre (4) 15 yılda hastalık yükü anlamında en büyük artış yüzde 68,4 ile Alzheimer’da ve yüzde 57,4 ile inme’de (felç); en büyük azalma yüzde 63,7 ile alt solunum yolu enfeksiyonlarında gerçekleşmiş.
Bulaşıcı olmayan hastalıkları konuşurken sağlık hizmetlerine vurgu yapmadan önce sağlıklı yaşam koşullarımızı tehdit eden sistemsel sorunlar üzerinde durmak gerekiyor. Egzersiz yapılacak yeşil alanlar yok edilip sağlıklı beslenmenin imkanlarının ortadan kalktığı bir ortamda bu hastalıklar bizim için gittikçe daha büyük bir sorun olmaya devam edecektir.
3- Küresel grip salgını
Soğuk algınlığıyla sıklıkla karıştırılabilen; baş ağrısı, burun akıntısı, öksürük ve kas ağrısı semptomlarıyla kendisini gösteren grip birçok insan için ciddi bir hastalık olarak algılanmıyor. Bunun yanında grip salgınları çok büyük toplu ölümlere sebebiyet verebiliyor.
Grip etkeni olan influenza virüsleri, diğer virüsler gibi çok sık değişim geçirerek elimizdeki aşı ve tedavilerin etkisiz kalmasına sebep olduğundan ötürü ortaya çıkacak yeni tipte bir virüsün küresel bir salgına yol açma ihtimali her zaman önemli bir risk olarak karşımızda duruyor.
Ülkemizde mevsimsel olarak grip vakalarında artış olsa da son zamanlarda bölgesel bir salgın gerçekleşmedi. Virüsün değişkenliğinden ötürü aşının yapısı da her sene değiştiğinden her yıl aşı olmak özellikle riskli gruptaki kişiler (5) için oldukça önemli. Bunun yanında DSÖ’nün belirttiği yeni bir küresel salgın ihtimaline karşı sağlık sisteminin güçlendirilmesi ve acil durumlara karşı hazırlığın artması gerekiyor.
4- Kırılgan ve zedelenebilir koşullar
DSÖ tüm Dünya’da 1.6 milyar insanın (toplam nüfusun yüzde 22’si) kuraklık, kıtlık ve çatışmanın hakim olduğu ortamlarda yaşadığını ve bu durumun yetersiz sağlık hizmetleri sebebiyle kişileri temel bakım koşullarından mahrum bıraktığını söylemektedir.
Oldukça havada ve içeriği geniş olan bu maddede esas sebeplere işaret etmeden müphem bir tanım içine sığınılmaktadır. Diğer maddelerin içeriği için de getirilebilecek olan bu eleştiriyi özellikle bu maddede yazmamın sebebi içeriğin yetersizliğinin yanında sonuç kısmının da oldukça yanlış yönlendirilmiş olmasıdır.
Savaş ve açlık ile mücadele için sağlık sistemlerinin güçlendirilmesine yardım etmek esas sorunu görmeden temelsiz bir çözüm sunmaktan ibarettir. Türkiye’de de aynı koşullarda yaşayan insan sayısı oldukça fazla olup aynı zamanda önemli bir mülteci sorunu bulunmaktadır. Bu tarz durumlar tek başına sağlık hizmetlerine işaret ederek çözülemeyecek oldukça genel problemlerdir.
5- Antimikrobiyal direnci
Antimikrobiyal direnç ifadesi antibiyotik, antivirüs ve antimalaryal etkenlere karşı oluşan direnci kapsıyor ve antibiyotik direnci ile eş anlamlı biçimde kullanılabiliyor.
Şu an tedavisi çok kolay olan ve nadiren ölümlülüğe yol açan birçok mikrobiyal etken 1900’lerin ilk yarısında büyük ölçüde yaşam kayıplarına yol açıyordu. Antibiyotiklerin keşfi ile güçlenen enfeksiyon mücadelesi; bakterilerin bu etkenlere karşı direnç kazanmasıyla birlikte zorlaşmaya başladı. Bu duruma insanların bilinçsiz ilaç kullanımının yanında hayvancılıktaki hatalar da önemli ölçüde etkili oldu.
Antibiyotik kullanımı açısından OECD ülkelerinde başı çeken Türkiye, antibiyotik direnci bakımından da Yunanistan’dan sonra ikinci sırada bulunuyor. Etkin takip sistemlerinin bulunduğu Türkiye’de yanlış antibiyotik kullanımı, hayvancılıktaki düzenleme eksiklikleri, sağlık çalışanlarının konu hakkındaki bilgi eksikliği ve politik adımların yeteri kadar atılamaması çözülmesi gereken sorunlar olarak karşımızda duruyor.
6- Ebola ve yüksek tehlikeli patojenler
2018’de Demokratik Kongo Cumhuriyetinde ortaya çıkan iki yeni geniş yayılımlı salgınla Dünya’nın yeni bir salgına acil cevap verme kabiliyetini büyük ölçüde sınayan Ebola virüsü 2019 için de tehlike oluşturabilecek unsular arasında yer alıyor.
DSÖ hangi patojenlere halk sağlığını yüksek ölçüde tehdit edebilme kapasitesi sebebiyle araştırma önceliği verilmesi gerektiğine dair ‘Blueprint’ listesi hazırlıyor. Sekiz maddelik listede Ebola’nın yanında yine Zika gibi gündemde yer almış ve hakkında bilgimizin az olduğu virüsler ve hastalıklar bulunuyor (6).
Bu listede bulunan yüksek tehlikeli patojenler Türkiye için mevcut durumda bir risk oluşturmasa da hareketliliğin bu kadar yoğun gerçekleştiği bir ortamda her an tedbirli olmak gerekiyor. Sağlık Bakanlığına bağlı Türkiye Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü bu anlamda güncel olarak eylem planı ve hazırlıklar gerçekleştiriyor.
7- Zayıf temel sağlık hizmetleri
Temel Sağlık Hizmetleri bir toplumdaki birey, aile ve toplulukların geneli tarafından kabul edilebilir, erişilebilir, kapsayıcı ve nitelikli olan vazgeçilmez sağlık hizmetleri olarak tanımlanıyor. Birçok insan için bir sağlık sorunu olduğunda ilk karşılaştığı ve çoğunlukla da sorununun çözülmesi gereken basamak olarak da tanımlanabilir.
Türkiye’de temel ya da birinci basamak sağlık hizmetinin verildiği kuruluşlar Aile Sağlığı Merkezleri, Toplum Sağlığı Merkezleri, Verem Savaş Dispanserleri gibi kurumlar. Sağlıkta Dönüşüm Programı ile birlikte sağlıktaki esas önem daha hacimli işlerin yapıldığı hastanelere, buradaki yatak sayılarına, görüntüleme yöntemlerinin kullanım sayısına verildi.
Aile hekimlerinin toplum odaklı ve daha etkili birinci basamak hizmeti sağlaması, sağlıktaki piyasalaşmanın önüne geçilmesi ve halk sağlığı kurumunun daha etkin bir rol oynaması Türkiye’de temel sağlık hizmetlerinin güçlendirilmesi adına atılması gereken önemli adımlardandır.
8- Aşı karşıtlığı
Hastalıklar gerçekleşmeden önleyici tedbirlerin alınması sonrasında çözüm üretmekten her zaman daha etkili bir yol olmuştur. Bu tanımın içine giren en önemli koruyucu sağlık uygulaması olan aşılamanın her yıl 2-3 milyon civarında ölümü önlediği ve tam bir aşılama kapsayıcılığı halinde 1,5 milyon ölümün daha önlenebileceği bildirilmektedir. Kişinin çocuğunu aşılatmaması sadece onun sağlığını değil aynı zamanda toplum sağlığına da bir tehdit oluşturuyor.
Aşılanma oranları hala yüksek olan Türkiye’de aşı reddi, aşı karşıtlığı ya da tereddüttü dünyada yakından takip ediliyor. (7). Aşıların otizme sebep olduğuna yönelik yanlış bilgilendirmeler, aşıların içeriğine dair yalan haberler ve bunları sahte bir sistem karşıtlığı içinde propaganda malzemesi haline getiren çeşitli gruplar bu eğilimi besliiyor.
Artan muhafazakarlaşma ile birliktelik gösteren bu davranış biçiminin çok çeşitli belirleyeni bulunuyor. Sağlık çalışanına güvenin temin edilmesi, daha etkili aşılama programlarının geliştirilmesi ve topluma yönelik kampanyaların yürütülmesi bu soruna getirilebilecek çeşitli çözümler arasında yer alıyor.
9- Dengue virüsü
Dengue virüsü, Deng hummasına sebep olan, sivrisineklerle taşınan ve enfeksiyondan 14 gün sonra girip benzeri semptomlara yol açan bir etken. Çoğunlukla Afrika, Hindistan ve Uzakdoğu gibi tropikal ve subtropikal çevrelerde yayılım gösteren virüsün her yıl 390 yeni enfeksiyona sebep olduğu ve Dünya nüfusunun yüzde 40’nın tehlike altında olduğu söyleniyor.
Türkiye için bir tehdit teşkil etmeyen bu virüs için geliştirilmiş bir aşı bulunmuyor. Virüsün sık yayılım gösterdiği bölgelere (8) gitmeden önce kişilerin sivrisineklere dair önlem alması ve belirtilere karşı dikkatli olması bireysel anlamda yeterli bir önlem olarak kabul edilebilir.
10- HIV (İnsan İmmün Yetmezlik Virüsü)
UNAIDS (The Joint United Nations Programme on HIV/AIDS) 2018 Global Update Raporuna göre dünyada 36,9 milyon insan HIV ile yaşıyor. 2017 yılı içinde yeni tanı alan 1,8 milyon birey var. Türkiye Halk Sağlığı Kurumu istatistiklerine göre ilk HIV/AIDS vakasının görüldüğü 1985 yılından 2018 yılı sonuna dek Türkiye’de 20 bin 293 kişi HIV (+) tanısı aldı.
Ücretsiz test merkezlerinin gittikçe yaygınlaştığı ve alandaki sivil toplum örgütlerinin etkinliğini arttırmaya çalıştığı bu dönemde daha etkili politikalar, zarar azaltma uygulamaları ve ayrımcılıkla mücadele programları önem arz ediyor. HIV’in bir korku öğesi olmaktan çıkarılarak daha fazla insanın tanı almasını ve korunmalı cinsel ilişki gerçekleştirmesini sağlamak Türkiye’deki hızlı yükselişin önüne geçmek için atılması gereken önemli adımlardandır.
TIKLAYIN - 1 Aralık Dünya AIDS Günü Yazı Dizisi, Ali İhsan Nergiz
Sonuç olarak
Toparlamak gerekirse bu liste içerisinde Türkiye’deki sağlık ortamını büyük ölçüde tehdit eden maddeler olduğu gibi, o kadar ehemmiyet barındırmayan kısımlar da bulunuyor. Öncelikle her sene yenilenen bu listenin tüm sorunları içeremeyeceği gibi önem sıralamasında en üst sırada yer alan maddelerden oluşmadığını da bilmek gerekir. DSÖ’nün Dünya Bankası ve diğer piyasa aktörleri ile olan göbek bağı elbette bu listenin yüzeysel kalmasına sebep olmuştur. Bunun yanında içerikten bağımsız olarak belirli maddelerin Türkiye için de gündem edilmesi gerektiği açıktır.
Tüm bu maddeler birbirinden bağımsız olmadığı için de hep birlikte ele alınmaları şarttır. Aşı reddinin karşısında dururken yeni salgınlara yönelik endişeyi de dile getirmeli, bulaşıcı olmayan hastalıkların yükselişine işaret ederken kırılgan ve zedelenebilir koşullar olarak tarif edilen yoksulluk ve sömürü ortamı da aynı potada eritilmeli. Temel sağlık hizmetlerinin güçlendirilmesi meselesi elbette sağlıkta dönüşüm programı ve şehir hastaneleri eleştirisi yapılmadan gündem edilmemeli.
Son olarak belirtmek isterim ki sağlıklı olma halimize dair önümüzde duran en önemli ve acilen ele alınması gereken tehdit hava kirliliği ve iklim değişikliğidir. Bu sorun da diğerleri gibi bir sistem sorunu, kapitalizme dair bir açmazdır. Greta’nın İklim Zirvesinde söylediği gibi krize kriz gibi davranmak gerekiyor. (9). (AİN/HK)
* Erken ölüm DSÖ tarafından 30-69 yaş arası ölümler olarak tanımlanmaktadır.
** Tıbbi literatürde bir tedavi ya da işlemin kullanım sakıncası olan durumları belirtmek için kullanılır.
1 Ten Threats to Global Health in 2019 (who.int)
2 Temiz Hava Hakkı Platformu (2016), Türkiye’de Hava Kirliliği Kara Rapor
3 World Health Report (2018), World Health Organisation, Geneva
4T.C Sağlık Bakanlığı (2019), Sağlık İstatistikleri Yıllığı-2017, Ankara, Türkiye
5 Bilgi notu Grip Mevsimi Başladı (klimik.org.tr)
6 Blueprint / Priority Diseases (who.int)
7 Erva Nur Çınar (2018), The horrific trend of the anti-vaccine movement in Turkey, The European Sting
8 Dang-Humması (seyahatsagligi.gov.tr)
9 Greta'nın BM İklim Zirvesi Konusması "Size Yalvarmaya Gelmedik (bianet.org)