İnsanın her hafta yazacağı bir "köşe"si olunca böyle oluyormuş. Şimdi "ana akım" medyanın "köşe"lerinde oturanları şimdi daha iyi anlıyorum.
Ben de 2006'nın son biamag 'ında sizlere yazmaya söz verdiğim konuda değil de 2006 ve 2007'ye dair yazmayı uygun gördüm. Umarım editörüm ve "üç haftadır yazılarımın bir tekini bile iade etmeyen sizler" beni bağışlarsınız.
Başlık ne olmalı?
Yazımın başlığını çok düşündüm. "2006'ya 'elveda' mı, yoksa 2007'ye 'merhaba' mı?" demeli diye.
Karar veremedim.
Çünkü bu bana sanki "kırk satır mı, kırk katır mı" arasında bir seçim yapmak gibi geldi. Çünkü "giden de gelen de ağır bir 'mutsuzluk' yükü taşıyor".
"Elveda"yeniden dönülemeyecek yerlerden, kişilerden ayrılırken söylenen bir söz. Orada ya da onunla geçen zaman "iyi de geçse, kötü de geçse" bu söz söylenebilir.
2006'ya dönüp geri baktığımda bunların hepsinin yaşandığını, "olumlu, olumsuz" yanlarıyla bir gerçeklik olarak "kişisel tarihimde" bir yerlere kaydolduğunu görüyorum.
Her şeyden önce 25 yılı aşan bir süre çalıştığım bir işi bırakmak, "emekli" olmak, "başka türlü olabileceği halde mevcut durumdaki gibi bir sonucu yaşamak" söz ettiğim her iki yanı da içinde barındırıyor.
Değişebilme potansiyeli
Sanırım insana en uygun özellik "değişim" ve en önemli gücü de "değişebilme potansiyeli" taşıması. "Uyum" dediğimiz ama aslında "varoluşumuz" için belki de en gerekli unsur bu potansiyelin bir sonucu.
İyiye de kötüye de "uyuyor"uz. İyiye uyarsak adına "gelişim", kötüye gidersek adına "dönüşüm" diyoruz.
Geri dönüp baktığımda 2006'ya damgasını vuran sözcük bu "dönüşüm".
Hem "kişisel tarihimde", hem de benim de içinde yer aldığım ve kıyısından köşesinden dahil ve müdahil olduğum "sağlık alanının tarihinde" önemli köşe başlarından ve köşe taşlarından birisi olacak bu sözcük.
Hükümetin sağlık alanındaki politika ve programlarını ortaya kullandığı bu sözcüğün asıl unsur olduğu "dönüşüm" süreci, insanı insan, bu ülkenin nüfus kağıdını taşıyanı artık "yurttaş veya vatandaş" kabul etmediğini, bundan sonra da etmeyeceğini ortaya koyuyor.
Dolayısıyla 2007'ye de böyle bir uzun erimli ve büyük sonuçlara gebe bir olguyla giriyoruz. Bu dönüşüm gerçekten sistemleşirse yalnız "yaşamı zorlaştırmayacak", ama aynı zaman da "yaşamı da mümkün kılmayacak". Yaşamı anlamlı kılan "sağlığımız ve sağlıklılığımız" bir çok boyutuyla durumu ortadan kalkacak, sıklıkla "çaresizliği" hissedeceğiz.
Bu da kuşkusuz her insan için büyük ve önemli bir "mutsuzluk" nedeni olacak.
Mutsuzluk, umutsuzluk
Altı yıl önce 21. yüzyıla girerken yazdığım bir yazının başlığı "mutsuz olabiliriz ama umutsuz asla" idi.
Yine bir yıl dönümü hesaplaşması yapıyordum ve vardığım son nokta bu sözde somutlaşıyordu.
Pek de kuvvetinden bir şeyler eksiltmeden aynı şeyleri düşünüyorum:
Evet "bizi mutsuz edecek çok fazla neden var". Ama en başta insan olmamız ve halen yaşıyor olmamız, yani içimizdeki o "değişebilme ve değiştirebilme potansiyeli" nedeniyle "umutlu" olmak zorundayız.
Giden yıllar ve geçen zaman bizlere "kötü anılar ve mutsuzluklar" bıraksa da, "deneyim"lerimiz onların kaydolduğu beyin hücrelerimiz arasında kurulan yeni bağlantılarla oluşuyor.
Buna bir de "hatayı ve yanlışı" tekrarlamama konusundaki bilincimiz ve isteğimiz eklenince, insan olarak sahip olduğumuz bu potansiyel, bir "olasılığı", bir gerçekliğe ve duruma taşıyacak önemli bir dayanak gibi görünüyor bana.
Sisyphos ve taşı
Kendi adıma 2007'ye girerken "umut" ağır basıyor. En azından aklım "ağır basması gerekir" diyor.
Çünkü hâlâ "taş elimizde; aşağıdayız ve yukarı çıkarılması" gerekiyor.
Bazıları "salaklık" olarak görse de bu ülkede, bu dünya da hâlâ bir dolu "Sisyphos" olduğunu biliyorum.
Tek sorun her birinin kendisini, "kendi taş"ını tepeye çıkarmakla görevli ve zorunlu hissetmesi. Oysa çıkarılması gereken "taş çok değil bir tek".
Omuz omuza verebilsek, gerçek bir dayanışma içinde olabilsek ve her birimizin birer Sisyphos değil de onun çeşitli parçaları, eli, ayağı, gözü, kulağı, kalbi beyni olduğumuzu fark edip, anlayabilsek sanırım taşı yukarıda tutma, dolayısıyla taşı her tepeye çıkarıldığında bir tekme atıp aşağı yuvarlayan "tanrılara" kafa tutmaya başlayabileceğiz.
Ne dersiniz, bu iş için 2007 iyi bir yıl olmaz mı?
Mutlu ve umutlu yıllara.(MS/EÜ)