Dünyada basın özgürlüğü için mücadele eden kuruluşlardan Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF), 2006'da tüm dünyada 81 gazeteci ve 32 basın çalışanının (rehber, şoför, tercüman, teknisyen, güvenlik görevlisi vs) işini yaparken veya görüşleri nedeniyle öldürüldüğünü, 871'inin gözaltına alındığını, bin 472'sinin saldırıya uğradığını veya tehdit edildiğini, 56'sının kaçırıldığını, en az 912 medya kuruluşunun da sansür edildiğini açıkladı.
Açıklamasında geçen yıl işlenen gazeteci cinayetlerine ağırlık veren Brüksel merkezli Uluslararası Gazeteciler Federasyonu (FIJ) ise, 155 medya çalışanının öldürüldüğünü, buna ek olarak 22 habercinin de kaza sonucu yaşamını yitirdiğini bildirdi.
RSF: 1994'ten sonra haberci için en kanlı yıl
RSF rakamlarına göre 2005 yılında öldürülen gazetecilerin sayısı 63, can veren basın çalışanlarının sayısı 5, gözaltına alınanların sayısı 807, saldırıya uğrayan veya tehdit edilenlerin sayısı bin 308, sansür edilen yayın kuruluş sayısı da 1.006'ydı.
RSF, 2006'nın 1994 yılından sonra "haberciler için en kanlı yıl" olduğunu vurguladı. 1994'te Ruanda'da işlenen soykırım, Cezayir'de yaşanan iç savaş ve eski Yugoslavya'da yaşananlar 103 gazetecinin ölümüne yol açmıştı.
Irak'ın işgaliyle birlikte başlayan savaş, son dört yılda olduğu gibi 2006 yılında da haberci ölümleri en çok artıran faktör oldu. İşgaliyle birlikte 139 gazetecinin katledildiği Irak'ın dünyada basın için en tehlike yer olduğunu bildiren RSF, geçen yıl da burada 64 gazeteci ve basın çalışanının can verdiğini, ölenlerin yüzde 90'ının Iraklı olduğunu ve cinayetlerin nadiren soruşturulduğunu, soruşturulanların da zaten hiçbir sonuç vermediğini açıkladı.
RSF, diğer uluslararası örgütlerden farklı olarak, meslekleri nedeniyle öldürüldükleri kesinlik kazanmayan onlarca vakayı açıklanan rakamlara dahil etmediklerini, bunları araştırmayı sürdürdüklerini duyurdu.
Meksika, Filipinler, Rusya ve Türkmenistan'da cinayetler
Irak'tan sonra en tehlikeli ülke durumundaki Meksika'da, geçen yıl 9 gazeteci uyuşturucu ticaretini araştırdıkları veya toplumsal olayları izledikleri için öldürüldü. Tehlike açısından Kolombiya'yı geride bırakan Meksika'da Oaxaca Bölgesi'nde silahlı çatışmaya dönüşen toplumsal olayları izleyen Amerikalı kameraman Brad Will, Ekim sonunda kurşunla öldürüldü. 9 Ağustos'ta ise, gazeteci Enrique Pera Quintanilla'nın cesedi, kuzeydeki Chihuahua Eyaleti'nde yol kenarında bulundu.
2005 yılında 7 gazetecinin katledildiği Filipinler'de geçen yılki kayıp 6 oldu. Mayıs'ta, radyo yorumcusu Fernando Batul, Palawan Adası'ndaki (başkent Manila'nın güney batısı) işyerine giderken kurşunla öldürüldü. Yetkililer, cinayetin Batul'un bir polisin şiddetli tavırlarıyla ilgili kaleme aldığı köşe yazılarıyla bağlantılı olduğunu bildirdi. Geçen yıl Rusya'da da üç gazeteci öldürüldü. Ekim'de Novaia Gazeta (Yeni Gazete) muhabirinin deneyimli kadın muhabiri Anna Politkovskaïa, Mart 2000'de Rusya başkanlığına getirilen Vladimir Putin döneminde öldürülen 21. haberci oldu. Çeçenistan uzmanı gazetecinin öldürülmesi halen soruşturuluyor.
Kadın gazeteci Ogulsapar Muradova'nın hapiste öldüğü Türkmenistan da gazeteciler için en tehlikeli ülkelerden biri.
FIJ: Dünya medyası için trajik yıl oldu
2006 yılının için dünya medyası için bir "trajedi yılı" olduğunu açıklayan FIJ Genel Sekreteri Aidan White da, gazeteci cinayetlerini kınadığı açıklamasında "Medya güç kazanırken gazetecilik gitgide daha tehlikeli hale geldi" dedi.
White, "2006, basının hedef alınması, şiddet görmesi ve gazetecilere karşı işlenen suçların ceza görmemesi açısından, kayıtlardaki en kötü yıl oldu" diye bildirdi.
Sivil kayıpların ve işgale karşı direnişin artış gösterdiği Irak'taki duruma işaret eden FIJ, medyanın bu ülkede terör eylemlerinin ve askeri saldırıların başlıca hedefi haline geldiğini duyurdu. FIJ, 68 medya çalışanının bu yıl Irak'ta katledildiğini, işgalden bu yana ise 170 habercinin can verdiğini kaydetti.
FIJ, geçen yılla ilgili tek olumlu işaretin Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi'nde 23 Aralık'ta oybirliğiyle geçen ve çatışma bölgelerinde sivillerle birlikte gazetecilerin de korunması amacıyla hükümetlere uluslararası hukuka uyma çağrısı yapan kararın benimsenmiş olması olduğunu hatırlattı. (EÖ/TK)