Marks , Kapital'in bir yerinde sorar: Tek yüzlü madalyon nerede görülmüş ki ! Değil mi ama? Öbür yüzünde neler yatıyor bütün bu pembe tablonun? Bizim gibilerin işi de "öteki" yüzlerle uğraşmak. Bu ve bunu izleyecek iki yazı ile, biraz da öteki yüzden, mesela büyümenin dayandığı borçlanmadan, mesela büyümeye rağmen artan işsizlikten, mesela büyümeye rağmen iyileşmeyen gelir eşitsizliğinden, mesela, ihracat patlamasına karşılık önlenemeyen ithalat patlaması ve ardından gelen cari açık krizi tehlikesinden sözedelim. Önce ilk yazı.
2004'de büyüme
Türkiye, 2004'ü yüzde 8,5 gibi yüksek bir büyüme oranı ile kapatacak görünüyor. Tahminler, 2004'te yüzde 10 büyümeye ulaşmak üzerinde yoğunlaşıyordu ama görünen o ki, bu oran yüzde 8,5'da kalacak. 2005 için hedef yüzde 5'ti ama onun da 2004'e göre revize edilip yüzde 3,5-4'e çekilecek.
Büyüme, 2004'ün ilk çeyreğinde yüzde 12.4 ve ikinci çeyreğinde yüzde 14.4 gibi yüksek tempolarda seyrettikten sonra üçüncü çeyreğinde yüzde 4.7 olarak gerçekleşti. Yılın üçüncü çeyreğinde büyümenin hız kesmesinde tarım ve inşaat sektörlerindeki küçülme, sanayi üretimindeki göreli yavaşlama ve iç talebin yavaşlaması etkili oldu.
2004 yılının toplamında büyüme yüzde 8.5'u bulacak. Kişi başına milli gelirin de 4 bin doları bulması olası. Tabi ki, bu dolarla ifade edilmiş kişi başına gelirin, önceki yıla göre yüzde 18 artışına aldanmamak gerek. Ortada dolara karşı aşırı değerlenmiş bir TL var!
2004 büyümesinde ağırlıkla iç pazara dönük üretim yapan imalat sanayi lokomotif rol oynadı. İlk dokuz aydaki milli gelir artışı yüzde 11,5'u bulurken, özellikle dayanıklı ve dayanıksız tüketim malı üretim artışı, sanayi çarklarının dönmesinde önemli rol oynadılar.
Ertelenmiş otomotiv, beyaz eşya, elektronik eşya talebi patlarken tüketici kredisi ve kredi kartı harcamalarının bu tüketimi kışkırttığı sayılardan görülebiliyor. Tüketici kredisi ve kredi kartı harcamaları 2002 'de 6,5 katrilyon lira iken 2003'te 13, 2004'te 26 katrilyon TL'ye fırladı.
Nasıl finanse edildi?
2004'teki bu kışkırtılmış iç taleple büyüyen dinamiğin kaynağına inmek de gereklidir. Büyük ölçüde ithalata dayanan bu üretim nasıl finanse edildi?
Sadece 2004'te değil, 2003 ve 2002'de de büyüme halinde olan Türkiye ekonomisi, toplamı 13 çeyrek ya da 39 ayı bulan bu büyüme sürecini giderek açılan dış açık, dolayısıyla cari açıklarla birlikte yaşıyor. Ekonomi büyüdükçe cari açığın da büyüdüğü dikkati çekiyor.
Ekonominin yüzde 6 dolayında büyüdüğü 2003'te 6.8 milyar dolara ulaşan cari açık, yüzde 8,5 büyüme beklenen 2004'te 14.4 milyar dolara yükselmeye aday. 2001 krizine giderken de ekonomi yüzde 7 büyümüş ve cari açık 9.8 milyar dolara ulaşmıştı. Yüksek büyüme, ithalatla, ithalatın artmasıyla büyüyen dış ticaret açığı da dış borçlanma ve borç stokunu artırmakla mümkün oluyor. İşte, büyümenin kaynakları nereden, sorusunun kilit cevabı "borçlanma" dır.
Türkiye yüksek oranda büyüme gerçekleştiriyor, ama bu büyümenin ithalata dayalı karakteri, dış açığı, dış açık cari açığı getiriyor. Cari açık ise dış borçlanma ile finanse ediyor. Çarkı döndürebilmek için dış kaynağı cezbedecek "düşük kur -yüksek faiz" iklimi yeniden üretiliyor. Ancak bu arada borç stoku tehlikeli boyutlara tırmanıyor. Bu borçlanmanın Türkiye'yi nasıl kritik bir eşiğe getirdiği tartışılmak zorundadır.
Sıcak para
2004'te yüzde 8,5'luk yüksek büyümeyi finanse eden sıcak para girişi oldu. Yüksek reel faizler ve TL'deki değerlenmenin önemli ölçüde kazançlı hale getirdiği yabancıların Türkiye'deki portföyü rekor bir büyüklüğe ulaşmış durumda.
Hem Türkiye'deki menkul kıymetlerin dolar bazındaki yüksek getirisi hem de yabancıların 4 milyar doları aştığı tahmin edilen 2004'ün ilk 11 aylık dönemindeki net alımları, yabancıların portföyünü, kasım sonunda 25.4 milyar dolara kadar çıkardı. Yabancıların toplam menkul kıymetler portföyü kasımda 1.6 milyar dolar artarak 22.5 milyar dolara ulaştı. Türkiye'deki bankalarda bulunan yabancılara ait 2.9 milyar dolarlık döviz mevduatıyla birlikte toplam portföy 25.4 milyar doları buldu. Bu rekor bir sıcak para birikimidir.
Türkiye, 13 çeyreği bulan ekonomik büyüme döneminde bir yandan toplam 20.3 milyar dolarlık cari işlemler açığını finanse ederken bir yandan da 21.3 milyar dolarlık rezerv biriktirdi. Bu ölçüde bir rezerv birikimi ve dış açığın finansmanı dış borç stokunun 40 milyar dolardan fazla artması ile mümkün oldu.
Merkez Bankası'nın verilerine göre, yüksek düzeyde seyreden dış açığa rağmen Türkiye, Merkez Bankası ile bankaların döviz rezervinden oluşan uluslararası rezervini ekim sonu itibariyle 51.5 milyar dolara kadar çıkardı. Uluslararası rezervdeki bu artış iki kaynaktan sağlandı. Bunlardan ilkini IMF'den kullanılan yüklü miktarlardaki stand-by kredileri, ikincisini ise kısa vadeli dış borçlanma ve sıcak para olarak da nitelendirilen portföy yatırımı girişleri oluşturdu.
Türkiye 2001-Eylül 2004 arasında IMF'den toplam 26.7 milyar dolarlık kredi kullanırken, 15.5 milyar dolarlık geri ödemede bulundu. Türkiye, 2002'den Ekim 2004 dönemine kadar 7.2 milyar dolarlık portföy yatırımı aldı. Kısa vadeli dış borçlarını ise 13.3 milyar dolar artırdı.
Borç stoku 155 milyar dolar
Bu gelişmeler 2001 sonunda 113.4 milyar dolar olan Türkiye'nin orta-uzun ve kısa vadeli dış borç stokunu Haziran 2004 sonunda 148.2 milyar dolara çıkardı. Stokun 2004 sonunda ise 155 milyar dolara ulaşacağı tahmin ediliyor.
Türkiye, uluslararası rezervini 21.3 milyar dolar artırıp, 20.3 milyar dolar düzeyindeki bir cari işlemler açığını finanse ettiği 2002-2003 ve 2004 yıllarında dış borç stokunu 40 milyar dolardan fazla artırdı.
Türkiye yaptığı borçlanmanın yarısını, büyük ölçüde yüksek büyümenin ama dışa bağımlı büyümenin yol açtığı dış ticaret açığından kaynaklanan cari işlemler açığının finansmanında, yaklaşık yarısını da rezervlerini artırmak için kullandı. Rezerv artışları, TL'yi aşırı değerli tutmaya, bu da enflasyonu kontrole ve sıcak para girişini sürekli tutmaya yarayacak tarzda kullanıldı.
Kısa vadeli dış borçlar, TL'de yeniden başlayan değerlenme ve ithalattaki artışın etkisiyle 2003 yılından itibaren yeniden artmaya başladı. 2002 yılında sadece 21 milyon dolar artan kısa vadeli dış borçlar, 2003 yılında 6.6 milyar dolarlık, bu yılın ilk 10 ayında ise 6.7 milyar dolarlık artış kaydetti. Bu büyüme sonucunda kısa vadeli dış borçlar, Ekim 2004 sonunda yaklaşık 30 milyar dolarla rekor düzeye çıktı.
Özetle, iç talepçe kışkırtılmış 2004 büyümesinin parlak görünümü arkasında, bu büyümeyi finanse etmek için kısa vadeli borçların 30 milyar dolara çıkarılması gibi bir maliyet vardır.
Sıcak para birikimi 25 milyar dolar gibi tehlikeli bir boyuta ulaşmıştır. Cari açığı finanse etmek ve rezervleri belirli bir seviyede tutmak için dış borç stoku 40 milyar dolar artırılmıştır. Bu ölçüde borçlanma ile ithalata dayalı, rastgele bir büyümeyi sürdürmenin akıl işi olup olmadığını Türkiye tartışmak durumundadır.
Hele ki, bu büyüme, beraberinde iş ve aş yaratmıyor, büyümeye rağmen istihdam artmıyorsa, büyümeye rağmen gelir eşitsizliği iyileşmiyorsa, yoksullaştırıcı bir büyüme karakteri gösteriyorsa.(MS/YS)
* Gelecek yazı: Büyüme var ama iş yok, gelir eşitsizliği azalmıyor