Bu asayişten sorumlu birimlerde çalışan 18 bin kişiye, FBI'nin Noel gecesi yolladığı mesaj. Trafik kurallarını çiğneyenlerin arabalarını kenara çektirip mutat kontrolleri yapan polisler, yanlarında almanak bulunduranlara karşı dikkatli olmaları konusunda uyarılıyorlar.
Neden almanak? Çünkü almanaklar bilgilerle dolu, nüfus bilgileri, hava tahminleri, binaların ve önemli noktaların krokileri. Ve FBI İstihbarat Bülteni'ne göre bu bilgiler, teröristlerin elinde "onların hedef seçimini ve operasyon öncesi planlamalarını" kolaylaştırabilecek tehlikeli silahlara dönüşüyor.
Ama potansiyel olarak ölümcül bilgi ve verilerle dolu bir dünyada, sırf almanak okuyanların hedef seçilip, polisin tacizine maruz bırakılması haksızlık. Dünya Almanağı ve Olgular Rehberi adlı yayını çıkaran yayıncının dediği gibi: "Bu konuda en büyük ve tek bilgi sağlayıcımız hükümet."
Tabii bölgesel kütüphanelerden hiç söz etmiyoruz: Hemen hemen her Amerikan şehrindeki kütüphanenin tam orta yerinde, potansiyel tehlike arzeden, silah niteliğinde bilgiler var. Tabii FBI kütüphane tehdidi konusunda duruma hakim, Yurtseverlik Kanunu'ndan aldığı yetkiyle bütün kütüphane kayıtlarına istediği zaman el koyuyor.
Almanakları kara listeye almak, 2003'ü bitirmek için çok yerinde bir hareketti. Gerçeğe ve olan bitene karşı savaş açılan, bütün hilelerin ve sahtekârlıkların göklere çıkarıldığı bir yıl. 2003 sahteciliğin egemen olduğu bir yıldı: savaş için sahte gerekçeler; sahte bir şekilde çarpışmaların bittiğini ilan edip, elindeki sahte hindiyi havaya kaldıran, sahte asker elbiseleri giymiş, sahte bir başkan.
Vurdulu kırdılı filmlerin yıldızı başkan oldu ve hükümet, kendi vurdulu kırdılı filmlerini yapmaya başladı. Jessica Lynch gibi hakiki askerlere savaş kahramanı rolü verildi. Yuvalanmış gazeteciler sahte asker kılığına sokuldu. Büyük gösteride Saddam bile rol aldı. Saddam kendisini oynadı; Amerikan askerleri tarafından ele geçirilmiş Saddam rolündeydi.
Eğer İskoçya'da çıkan Sunday Herald gazetesine ve daha birçok haber ajansına inanacak olursanız, Saddam aslında Kürt özel kuvvetler birimi tarafından yakalanmıştı.
Ancak Britanya sahtecilik merakını yeni zirvelere ulaştırdı. Kraliçe'nin Aralık'ta Nijerya'ya yapacağı ziyaret hakkında konuşan basın sözcüsü Penny Russel, "Kraliçe'nin mümkün olduğu kadar çok sayıda halktan Nijeryalı ile tanışmak istediğini" söyledi. Ama nasıl ki Bush Bağdat havaalanındaki sığınaktan bir adım öteye bile gitmemişse, Kraliçe'nin adamları da onun gerçek Nijeryalıların arasına karışmasının tehlikeli olacağına karar verdiler.
İşte bu yüzden Kraliçe planlanan köy ziyaretini yapmak yerine, BBC'nin pembe dizisinin setini, New Karu'daki otantik Afrika pazarı görünümü verilmiş seti ziyaret etti.
Sunday Telegraph'ın deyimiyle "sahte gezi" sırasında Kraliçe, gerçek köylü rolü oynamaları için parayla tutulmuş oyuncularla sohbet etti. Bunlar olurken gerçek köylüler, güvenlik alanı dışına kurulmuş büyük ekran televizyonda, Kraliçe'yi seyrettiler.
Ama 2003 rol yapmanın ve sahtekârlığı kucaklamanın ötesine geçti, doğruculuğu da cezalandırdı. En büyük bedeli David Kelly ödedi. Devletin silah uzmanı Kelly, BBC'nin hükumetin güvenlik konusundaki belgeleri "allayıp pulladığı" haberinin kaynağı olarak gösterilince, kendini öldürdü.
ABD'nin Irak konusundaki Güvenlik Konseyi oylamalarını etkilemek amacıyla, BM diplomatlarını gözetleme ve dinleme planları yaptığını açıklayan Britanyalı istihbarat görevlisi Katherine Gun, iki yıl hapis istemiyle yargılanıyor.
Amerika'da da Joseph Wilson cezalandırıldı. Saddam'ın Afrika'dan uranyum satın aldığı iddialarının doğru olmadığını söyleyen Wilson, karısı kullanılarak cezalandırıldı. Bu konularda bilgi vermek hukuken yasak olduğu halde, karısı Valerie Plame'in CIA ajanı olduğu açıklandı.
2003'te doğruyu söylemek ödüllendirilmedi ama, yalan söylemek ödüllendirildi elbette. İsterseniz Rupert Murdoch'a sorun. Program on International Policy Attitudes tarafından Ekim'de yapılan bir araştırmaya göre Amerika'da Irak savaşı konusunda en yanlış bilgilendirilen kitle, Murdoch'un sahip olduğu Fox TV'nin seyircileri.
Fox'un haberlerini izleyenlerin yüzde 80'i ya Irak'ta kitle imha silahları bulunduğuna, ya Irak-El Kaide bağlantısı hakkında kanıtların varlığına, ya dünya kamuoyunun savaşı desteklediğine ya da yukarıdaki yalanların hepsine birden inanıyorlar.
Federal İletişim Komisyonu 19 Aralık'ta Murdoch'a en büyük uydu yayını DirecTV'yi satın alma hakkı tanıdı. Komisyon kararı FBI'nin almanak bülteninden sadece beş gün önce alındı, yani durumu iyice anlamak için ikisini birlikte düşünmemiz gerek: eğer beyninizi gerçeklerle dolduran kitaplar sizi potansiyel terörist yapıyorsa, o zaman beyninizi samanla dolduran medya imparatorları kahraman olmalılar, onlar en büyük ödüllerle ödüllendirilmeli.
Bush göreve başladığında çoğu kimse cehaletinin onun sonunu getireceğine inanıyordu. "Afrika'ya ulus diyen bir başkanın idareci olamayacağını Amerikalılar eninde sonunda anlayacaklar..."
Şimdi kendi kendimize, "Amerikalılar yalan söylendiğini anlayınca mutlaka başkaldıracaklardır" diyoruz. Yalanlar ve Yalanları Söyleyen Yalancılar, Büyük Yalanlar, George W. Bush'un Yalanları, George Bush'un Bize Irak Konusunda Söylediği En Büyük Beş Yalan adlı kitaplarına ve diğer kitaplara saygı duyuyorum ama, Amerika'nın sadece gerçekle kurtulabileceğine artık inanmıyorum.
Birçok kere gerçek ortaya çıksa bile yalan hakimiyetini sürdürmeye devam etti. Diane Sawyer'e "kimse ama hiç kimse beni dövmedi, hiçbir şey olmadı" diyen gerçek Jessica Lynch, NBC'nin "Jessica Lynch'i Kurtarmak" adlı filminde, medya ve askeriye tarafından yaratılan dublörünün, kendisini esir alan zalimler tarafından insafsızca dövülmesi kadar ilgi çekmedi.
Bush en önemli vakıa ve gerçeklerle arasının iyi olmaması nedeniyle iktidardan düşmek yerine, Amerika'yı kendi cehaletine ve riyasına göre yeniden yaratıyor. Yanlış bilgilendirmenin sakıncası yokken, almanak uyarısının gösterdiği gibi, bir şeyler bilmek suç haline geliyor.
Bu Kastilyalı İspanyolların gracias'ı "grathiath" diye söylemelerini akla getiriyor. Ülke 17'nci yüzyılda aşırı konuşma bozukluğu ve aşırı kırılgan egosu olan bir kral tarafından yönetiliyordu.
Krala yaranmak için çıkarılan bir kararname ile, herkesin kralı taklit etmesi, c'leri ve s'leri onun gibi hatalı söylemesi emredildi.
Sözüne güvenilir dilbilimcilere göre bu efsanenin gerçekle ilgisi yok, sahte. Ama Bush'un Amerika'sında bunun hiç önemi yok.
* İnci Ötügen'in çevirdiği yazı 8 Ocak 2004'de The Nation dergisinde yayımlandı.
* Naomi Klein; No Logo: Taking Aim at the Brand Bullies (Picador) ve son çıkan Fences and Windows: From the Front Lines of the Globalization Debate (Picador) adlı kitapların yazarı.