Yıldız Önen'in kolaylaştırıcılığını yaptığı paneldede İsrailli barış aktivisti, gazeteci, yazar ve eski milletvekili Uri Avnery, gazeteci Ragıp Duran ve Küresel BAK'dan Roni Margulies konuşmacıydı.
Konuşmalara geçmeden önce Paris Avrupa Sosyal Forumunda çekilmiş görüntüler izlendi.
Avnery: Yerleşimcilerin mallarını boykot ediyoruz
Konuşmasında, Filistin-İsrail sorunu üzerine bilgi veren barış örgütü Gush Shalom'dan Uri Avnery, sorunun çözümünü "iki devlet, iki halk ve ortak başkent Kudüs" olarak özetledi ve değişimin kaçınılmazlığına değinirken "feminist devrim bu yüzyılın en önemli devrimlerinden" dedi.
Filistin sorununda "yerleşimcilerin önemine" değinen konuşmacı, İsrail'de barış yanlılarının yerleşimcilerin ürettiği malları boykot ettiğini anlattı ve Türkiye'ye de gelirse herkesi bu malları boykot etmeye çağırdı.
Avnery'nin, Filistin ve Irak işgallerini de karşılaştıran konuşmasının satır başları şöyle:
* Siz Ortadoğu'da önemli bir rol oynayabilirsiniz. Bakın hükümetlerimiz, ordularımız ve istihbarat kuruluşlarımız arasında yakın ilişkiler var. Türkiye ve İsrail barış hareketleri arasında da olması lazım. Siz Arap barış hareketlerini bir araya getirebilirsiniz.
* İsrail'de de ilk kez bu konuda uluslar arası kamu oyunun bir parçası olduk. Bu yeni bir şey. Bu yüzyılda yeni bir dünya iradesi oluşacak. Dünya adaletli olacak. Savaşlar geride kalacak.
* Sizin buradaki hareketiniz pratik sonuçlar yarattı. Size borçluyuz insanlık olarak. Eğer Türkiye onay verseydi ve ABD ordusu Irak'a kuzeyden girseydi durum çok daha farklı olurdu.
* ABD orada uzun süre kalacaktır. Gayesi orada bir Amerikan askeri varlığı oluşturmak. Yani, mücadelemiz çok uzun sürecek.
* Bizim örgütümüzün ambleminde iki bayrak var. İsrail ve Filistin bayrakları. Çünkü iki halk var birlikte yaşaması gereken, eğer yaşamak istiyorsak... Orası ufak bir ülke. Sizin Trakya'dan küçük. 120 yıldır, halen beşinci kuşak çatışmayı yaşıyor. Zihinsel dünyamız ve psikolojimiz buna göre biçimlendi. Ama bu değişebilir.
* Biz barış hareketi olarak başka bir çözüme ve birlikte yaşayabileceğimize inanıyoruz. İsraillilerin çoğu buna inanmıyor. Biz onları barışın daha iyi olduğuna inandıramıyoruz.
* Ülkemdeki işgal ve savaş giderek daha gaddar bir hale geliyor. Iraktan farklı çünkü Irak'ta yerleşim bölgesi yok. Ama İsrailli Yahudiler sürekli olarak Filistin topraklarına yeni yerleşim bölgeleri kuruyor. Hükümet onları özellikle oralara yerleştiriyor. Bu bölgeler kanser gibi gelişiyor.
* Biz yerleşim bölgelerine karşı mücadele ediyoruz. Orada üretilen ürünleri boykot ediyoruz. Buraya geliyorsa siz de boykot etmelisiniz.
* Barış için mücadele, bütün dünyada tekdir. Ne kadar çok öğrenirsek o kadar güçleniriz. Eğer bir yerde kazanırsak bu hepimizin kazancı olur.
Altınay: Şiddetten Arınmışlık
"Uri Anvery'nin bir sözüyle başlamak istiyorum. "Karanlığa küfretmektense bir mum yak!" demişti. İşte benim yakacağım mum da anti militarist ve feminist bir mum. "
Sabancı Üniversitesi öğretim üyesi Ayşe Gül Altınay, anti-militarist ve feminist mumuyla militarizmin ne olduğunu tartıştı, "Ben sadece savaşsız değil aynı zamanda demilitarize edilmiş bir dünya istiyorum," dedi.
Altınay, konuşmasını Martin Luther King'den bir alıntıyla bitirdi: "Şiddet gayri ahlakidir, çünkü sevgiyle değil nefretle besleniyor"...
Altınay'ın konuşmasından satır başları:
* ABD ve İsrail dünyayı ve bu bölgeyi militarize ediyorlar. Peki biz buna direnirken neyi eksik bıraktık? Savaşa karşı çıkarken militarizme de karşı olduk mı?
* Militarizm bir bakış açısı. Orduyu, askerliği, ölümü, şehit olmayı kutsal görüyor. Milliyetçilikle de iç içe. Korkunç sonuçları var. Toplumda egemen bir konumda. Toplum ve birey kendini sivil değerlerle değil, askeri değerlerle tanımlıyor. Bunun sorumlusu ise sadece askerler değil. Tek taraflı bir şey değil bu. Sadece ABD veya ordulardan kaynaklanmıyor.
* Bu güçlerle mücadele eden hareketlerin kendisinin de militarize olması söz konusudur. Eğer anti militarist isek, örneğin ölümü kutsamamamız gerekiyor. Militarizasyon belli bir süreçte oluyor. Modern dünya ile ilgili bir şey bu. Demilitarizasyon da elbette bir zaman alacak. Ben demilitarizasyondan şiddeti ve savaşı içselleştiren süreçlerin tersine çevrilmesini anlıyorum.
* Siyasi mücadelenin demilitarizasyonunu da çok önemsiyorum. Bunu çoğu zaman farkedemiyoruz. Ayrıca cinsiyetçi kültürü de mutlaka sorgulamalıyız. Miting alanlarında asker gibi hiyerarşik bir düzende yürüyorsak ve "savaşçı" sloganlar atıyorsak sorunumuz var demektir. Şehitlik kültürü, ölümü kutsama solcularda da var.
* Kadınlara ise bu kültürde fedakar annelik rolü veriliyor. Örneğin "Barış Anneleri" de bu söylemi kullanıyor. Aslında militarizasyon iki tarafta da işliyor. Ne yapmalıyız? Zafer anıtları ve şehitliklerin yerine yaşayan kamusal alanlar oluşturulmasını istemekten başlayabiliriz.
* Tutarlı bir anti militarizm görmek istiyorum ben. Her türlü şiddet söylemine karşı bir dil kullanmalıyız. Mitinglerimizde attığımız "öldürmeyeceğiz ölmeyeceğiz, kimsenin askeri olmayacağız" sloganı gibi mesela...
* Kendi militarizmimizle mücadeleden başlayalım. Barış için sanatı kullanalım. Muhalif siyasi kültürü şiddet öğelerinden arındıralım. Cinsiyetçilikten arınmış bir bakış açısına sahip olmalıyız diyorum ben...1 Marttan önce bizi gerçekçi bulmayanlar yanıldı. Biz daha gerçekçi çıktık. Şiddetten arınmışlık gerçekçiliktir...
Duran: Biz de medya mağduruyuz
Gazeteci Ragıp Duran savaş ve barışı medya bağlamında tartıştığı konuşmasında, askeri zaferden önce önemli bir bilinç operasyonu gerektiğine değindi ve "Bu gürültüsüz ama çok etkili bir bombardımandı, propaganda bombardımanı... Bu bir korku - şiddet kısır döngüsüdür. Bu kısır döngü en çok da medyada var," dedi.
"Yakın çevremizdeki olaylar dışındakileri biz egemen medyanın tayin ettiği gündemle öğreniyoruz. Büyük gazeteler bilincimizi esir almaya kalktılar. "
Duran, medyanın önemi ve bağlantısını örneklediği konuşmasında özetle şu noktalara değindi:
* Tezkerenin reddini, beklemiyorduk örneğin. Çünkü biz de medya mağduruyuz. Biz haklı çıktık ama "Bush eğer saldırırsan batağa saplanırsın" demedik. Çünkü medya bize de ABD'nin Irak'ı silip süpüreceğine inandırmıştı. Saddam'ın direnemeyeceğini de biliyorduk aslında, ama onu da söylemiyorduk...
* Aslında bütün söylenenler yalan çıktı ama medya bunu hiç vurgulamadı. Nükleer silahlar, Saddam - 11 Eylül - Ladin bağlantısı, her şey yalan...
* Bugün ABD yine saldırgan ama saldırganlığının cüretinde bir azalma var. Türkiye'deki gazeteler olup bitenler hakkında ABD deki gazetelerden daha az bilgi veriyor bize. Irak'taki direnişten sonra fütursuz saldırgan üslup azaldı.
* Bu alanı boş bırakamayız. "Başka bir dünya mümkün" diyenler, medya alanında da önemli işler yaptılar. Evet başka bir dünya mümkün ama bu egemen medya ile değil...
Margulies: Hepimiz birer kampanya
Küresel BAK'dan Roni Margulies Türkiye'deki savaş karşıtı eylemlilikleri değerlendirdi, çoğunluğun savaşa karşı olmasına karşın gösterilere neden gelmediği sorusunu sordu.
Margulies, "savaşa ve ABD işgaline, gelir dağılımının eşitsizliğine ve özelleştirme"ye karşı çoğunluğun harekete geçirilmesi gerektiğini söyledi.
Margulies 2004'ün üç adımını özetledi: 20 Martta küresel eylem olan işgale son mitingi, 1 Mayısta kitlesel katılım ve savaşa hayır işgale son temasının işlenmesi ve Haziranda İstanbul'daki NATO zirvesi karşıtı kampanyanın üst noktasına ulaşması... Tabi yeni gelişmeler olur, bu programın arasına girer..."
Margulies'in konuşmasında değindiği diğer başlıklar şöyle:
* Kilit nokta şu: Hepimiz kendimizi bir kampanya olarak düşünelim.Kampanya sadece propaganda değil. Bunun yerel ayaklarını her okulda her işyerinde oluşturmalıyız. Bizler kampanyanın bulunduğumuz yerlerde 1 numaralı üyesi olalım, gerisi gelecektir.
* Son bir buçuk yılda Irak'ta Savaşa Hayır Koordinasyonu (ISHK) sonra da Küresel BAK bütün eksikliklerine rağmen insanları harekete geçirmeyi başardı. Birlikte davranabilirsek yapabileceğimiz şeyler var diyebilme şansı tanıyor bu kampanyalar...
* Örneğin Ahmet Mercan sosyalist değil, benim de Müslüman olmadığım ortada. Ama birlikte bir şeyler yapmamız lazım. Bunun için farklılıklarımızı arka plana atıp, anlaştığımız konuda birlikte yürümemiz gerekir. Öyle yapıyoruz.
* Bugün yükselen dalga, inanıyorum ki 68'i de kat kat aşacak. Doğru yerdeyiz ve bu doğrultuda adım atmaya devam etmemiz gerekir.
Altınay: Başka bir direniş mümkün
Soru ve tartışmalarla süren panelde en osn söz alan Ayşe Gül Altınay günü umut vurgusuyla bitirdi.
"Bush bizi taraf olmaya davet ediyor. Biz bunu kabul etmedik. Biz dünyayı böyle düşmanlıklarla algılamayı reddediyoruz dedik. Şu da var ki, Irak'taki direnişçilerin bir kısmı şiddet eylemleriyle hareket ediyorlar.
"Ben şiddet içeren eylemleri onaylamıyorum. Evet direnişi çok önemsiyor ve insani buluyorum ama nasıl direndikleri de önemli... Çünkü başka bir direniş mümkün." (NM)