Bazen kulaklarımda acı bir sızlanışın çınlamasını hissediyorum. Şöyle diyordu soğuktan rengi atmış çocuğun cılız sesi: "Abla, bir selpak al, beş yüz bin, okul harçlığı, lütfen abla..."
Bundan uzun bir süre önce iki arkadaşımla birlikte alışveriş yapmaya ve dolaşmaya gitmiştik, en son durağımız da bir sahildi. Uzun bir yoldan sonra biraz dinlenmek için güzel bir yerdi. Biz soğuğu ve deniz dalgalarının coşkusunu içimize çekip konuşurken, 7, 8 yaşlarında bir çocuk ellerinde bir poşet dolusu mendille yanımıza yaklaştı ve az önce de bahsettiğim gibi "Abla, bir selpak al, beş yüz bin, lütfen" diyerek gerçekten acınası bir durumda karşımızdaydı.
Önce aklıma para vermek bile gelmedi, çocuğun sözlerini duyar duymaz istem dışı bir şekilde "Seni kim çalıştırıyor? Kazandığın parayı kime veriyorsun?" diye sordum. "Annem hasta, babam yok o yüzden çalışıyorum" dedi. 7, 8 yaşlarında dediğime bakmayın, okula gidip gitmediğine bile kafamda karar veremiyordum. "Kaça gidiyorsun?" dedim, "Dörde" dedi doğu şivesiyle. İçimden düşündüm: "Kim bilir, belki de ailesi veya bir başkası tarafından çalıştırılarak kullanılan bir çocuktur, annesinin hasta olduğu ve diğer söyledikleri de söylemek zorunda kaldığı bir yalandır" diye.
Yalnız benim bunları düşündüğüm esnada hiç durmadan aynı şeyleri tekrarlayıp duruyordu: "Sadece bir selpak, beş yüz bin, annem hasta, okul harçlığı, lütfen, lütfen, lütfen."
Sorduğum o bir iki sorudan sonra nihayet aklıma para vermek geldi. Arkadaşlarla elimizi cebimize attığımızda şunu fark ettik ki yanımıza fazladan para getirmemize rağmen sadece eve dönmeye yetecek kadar yol parası kalmış. Üzülerek yanımızda para kalmadığını, veremeyeceğimizi söylediğimde, sanki bizi duymamışçasına, bize söylediklerini tekrarladı beş dakika boyunca.
Ne kadardı ki 500 bin lira, yeni parayla 50 yeni kuruş. Ne kadardı?
Gitme vakti geldiğinde oturduğumuz yerden kalkarak ilerledik, arkadaşlarım kendi aralarında yeni bir sohbet havasına dalmışlarken, ben arkamı dönerek ona istediği parayı verememenin üzüntüsüyle son bir kez bakmıştım. O da yeni bir umutla, yine birilerinin önünde aynı çaresizlikle duruyordu.
Bunlar hayatın gerçekleri ve ben bu gerçeklerin küçücük bir noktasını paylaşmak istedim sadece. Bir kez etrafınıza bakın ve düşünün;dünyada bu yaşta çalışmak, çalıştırılmak zorunda kalan çocukları ve elinizdeki küçümsediklerinizi. İşte o zaman sahip olduğunuz değerlerin farkına varacaksınız, hem maddi hem manevi anlamda.
Bazen, bırakın dünyayı, kafamı çevirip etrafıma bakıyorum da, o kadar mağdur insan var ki. Hatta bu yüzden -belki size saçma gelecek ama- artık herhangi bir şey satın alırken "Param var, ama acaba tüketmeye hakkım var mı?" diye düşünmeden edemiyorum; bir de bu adaletsiz ve acı tablonun sorumlusunu elbette.
İşte size küçücük bir çocuk, bana verdiği kocaman bir ders ve daha size anlatmadığım kafamdaki onlarca soru işareti... (EB/TK)
Editörün notu: Uzmanlar sokakta çalıştırılan, dolayısıyla istismar edilen ve sömürülen çocuklara para verilmemesini, alışveriş yapılmamasını öneriyorlar. Zira bu istismarın sürmesi anlamına geliyor.
Çocuk Hakları Sözleşmesi'ne göre, devletler "çocuğun, ekonomik sömürüye ve her türlü tehlikeli işte ya da eğitimine zarar verecek ya da sağlığı veya bedensel, zihinsel, ruhsal, ahlâksal ya da toplumsal gelişmesi için zararlı olabilecek nitelikte çalıştırılmasına karşı" her türlü önlemi almak zorundalar.
Çocukların sokakta çalıştırılmalarına, sokağa itilmelerine karşı bir şey yapmak istiyorsanız, bu konuda politika geliştiren ve çalışan sivil toplum kuruluşlarına, çocuk hakları savunucularına destek verebilirsiniz.