14 ilden kadın örgütleri temsilcileri 11-12 Ocak’da Ankara’da “Ayrımcılığa Karşı Eğitim” için biraraya geliyor.
Uçan Süpürge Kadın İletişim ve Araştırma Derneği’nin Avrupa Birliği Demokrasi ve İnsan Hakları Proje Programı çerçevesinde desteklenen “Aynı Çatı Altında” projesi kadınların hem cinsiyet hem de kültürel kimliklerinden dolayı yaşadıkları ayrımcılıklara dikkat çekecek.
Uçan Süpürge bu projeyle; aynı çatı altında yaşayan halklardan kadınların bir aradalığını hatırlatıyor, bu tarihsel birlikteliğin yazılı ve sözlü kültürü nasıl oluşturduğunu, ülkede çoksesliliğin bir gereği olarak barış dilinin kurulması gerektiğini bir kez daha dile getiriyor.
Eğitime Adapazarı, Adıyaman, Artvin, Balıkesir, Çorum, Edirne, Eskişehir, Hatay, Kayseri, Kocaeli, Malatya, Manisa, Mardin ve Rize’den kadınlar katılacak. Ege Üniversitesi’nden Prof. Melek Göregenli’nin etnik ayrımcılık üzerine eğitim vereceği bu buluşmaya, Romanlardan Zazalara, Çerkeslerden Lazlara çeşitli toplumların yaşadığı illerden kadın örgütleri davet edildi. Katılımcılar iki gün boyunca ayrımcılığı fark etmek ve bununla mücadele biçimleri hakkında bilgilenecek.
Uçan Süpürge bu çalışma kapsamında “Ayrımcılığa Karşı Filmler/TV Spotları için Senaryo Yarışması” açmış, finale kalan eserlerden esinlenerek beş spot çekmişti. Eğitimde bu spotlar ilk kez 14 ilden gelen katılımcılarla temsilcileriyle birlikte seyredilip üzerine tartışılacak. Senaryo yarışması jürisinde Hrant Dink Vakfı’ndan avukat ve yazar Fethiye Çetin ile Diyarbakır Kadın Merkezi’nin kurucusu Nebahat Akkoç da vardı.
Uçan Süpürge şöyle diyor:
“Toplumda önyargılarla beslenen, politikalarla normalleşen, söylem ve eylemlerle tekrarlandıkça kemikleşen ayrımcılığın, ihmal edilmiş ve güçsüzleştirilmiş tüm kesimleri mağdur ettiğini biliyoruz. Kadınlar olarak ayrımcılıktan çok çeşitli biçimlerde etkileniyoruz. Dünyanın her yerinde eşitlik ve adalet duygusunu zedeleyen ayrımcılık, toplumda yüzyıllardır aynı çatı altında yaşayan halkların da haklarını görmezden geliyor. ‘Azınlık’ diye ötekileştirilmiş kültürel topluluklardan kadınlar hem etnik hem de cinsiyet kimlikleri nedeniyle çifte ayrımcılığa maruz kalıyor. Kadınlar ister Türk olsun, ister Rum, Kürt, Ermeni, Alevi, Arap… İster kökleri Çerkes’ten gelsin ister Roman’dan… Arap da olsalar Tatar, Laz, Boşnak da... Gürcü, Süryani ya da Zaza… Aynı çatı altında çeşitlilikten aldıkları güçle yan yanalar… Gündelik dilde farkında olarak veya olmayarak, bazen şaka diye bazen de öfkeyle söylenen sözler, yapılan hareketler ayrımcılığı yeniden üretmekle kalmıyor, normalleştiriyor da. Kadınlar gücünü emekten ve çeşitlilikten alıyor. Kadınlar hem etnik/kültürel hem de cinsiyet temelli ayrımcılığa karşı önyargısızlık ve şiddetsizliği öneriyor.” (ÇT)