İstanbul Kent Savunması ve Kuzey Ormanları Savunması, İstanbul’a Nefes Ol kampanyası kapsamında “10 soruda mega-katil projeleri neden durdurmalıyız” broşürü hazırladı.
10 soruluk broşürü kısaltarak yayımlıyoruz.
1-) İstanbul’un kuzeyinde ne var, neden korumalıyız?
İstanbul’un kuzeyinde yüz milyonlarca ağacı; yüzlerce bitki ve yaban hayvanı türü; onlarca su havzasıyla bize yağmur, bereket, nefes ve yaşam sunan bir ekosistem: Istrancalar'dan İstanbul’a ve Sakarya'ya uzanan Kuzey Ormanları var. Akciğerlerimiz; su ve yaşam kaynağımız. Nefes almamızı sağlayan son ekolojik koridor. Kadir Topbaş’ın imzasıyla İBB Yönetim Kurulu’nca kabul edilen İstanbul Çevre Düzeni Planı diyor ki (2009): “İstanbul’un geleceğini korumanın ilk şartı, kuzeydeki ormanları ve su havzalarını yıkıcı ekonomik projelerden korumak; kentin kuzeye büyümesini engellemektir!” Ama akciğerlerimiz, 3. Boğaz Köprüsü ve 3. Havalimanı inşaatlarıyla tahrip ediliyor. Bölgede yeni uydu kentlerin; otoyolların; Kanal İstanbul’un ve daha birçok projenin yapımı planlanıyor. Ekosistemler yüzlerce yılda oluşur. Bütünlüğü bozulan ekosistemler yok olurken, iklim değişimi, sel ve kuraklıkla çevresini yok etmeye başlar.
2-) Peki ya trafik? Boğaz Köprüleri trafiğe çözüm mü?
Köprü trafik yükünü azaltma bahanesiyle yapılıyor. Köprüler trafiği azaltmıyor, özel araç kullanımını artırarak kendi trafiğini yaratıyor! Deniz ulaşımı ve toplu ulaşım yerine özel otomobil sahipliği teşvik edildikçe, özel araç sayısı artıyor. Köprüler insan değil araç taşıyor. FSM açıldıktan sonra Boğazı geçen insan sayısı %170, araç sayısı %1180 arttı. Köprü trafiğindeki her 100 araçtan 90’ı özel araç ve bunlar her 100 yolcudan sadece 37’sini taşıyor. FSM Köprüsü’nün iki yakayı birbirine bağlayan TEM Otoyolu’nun çevresinde oluşan Sultanbeyli ve Sarıgazi gibi niteliksiz yerleşimler trafik yükünü daha da artırıyor. 3. Köprü, kente uğramadan geçen %3 transit trafiği emse nolur? 3. Köprü de çok kısa sürede ilk iki köprü gibi daha da büyük bir trafik yaratacak.
3-) 3.Köprü: Ulaşım projesi mi emlak ve rant projesi mi?
3. köprü ve Kuzey Marmara Otoyolu, yapılaşmaya kapalı Kuzey Ormanlarını imara açmanın koçbaşı. Tek geçim kaynakları hayvancılık ve tarım olan köylülerin topraklarına acele kamulaştırmalarla el konuluyor. Ucuza kapatılan arsaların kaç kez el değiştirdiği bilinmiyor.
Henüz projelerin inşaatı sürerken bile, Kuzey Ormanları’nın içinde ve kenarında yüzlerce emlak projesi satışa sunuluyor. Kuzey Ormanları, 3. Köprü’ye eklenen 3. Havalimanı ve Kanal İstanbul projeleriyle; 7 milyonluk yeni bir uydu kentle; yeni bir lojistik merkez, yeni bir emlak ve rant cenneti yapılmak isteniyor.
4-) 3. Havalimanı: Neden yapılıyor, neden bu kadar büyük?
Kuzey Ormanları’nda 7650 hektarlık bir doğal alana, tarım alanlarının, su havzalarının, ormanların, Avrupa’nın en önemli kuş göç yolunun tam ortasına kentin 3. havalimanı yapılıyor.
İstanbul hava trafiğindeki yoğunluk şu anda üçüncü bir havalimanı yapılmasını gerektirecek kadar yüksek değil ve mevcutta yılda toplam 62 milyon olan yolcu sayısının 150 milyona nasıl çıkartılacağı belirsiz. Normalde artan havayolu ulaşımı ihtiyacının, mevcut havalimanlarında pist genişletme, pist sayısını arttırma ve üst yapı kapasitelerinde yükseltmeyle karşılanması mümkün.
Ama 3. Havalimanı projesi, normal bir ulaşım projesi değil; uydu kentlerle çevrelenmiş havalimanından, devasa bir rant büyütme merkezi yaratma projesi. 3. Havalimanı ihalesini alan Cengiz-Kolin-Kalyon-Limak-Mapa deyince aklınıza ne geliyor?
5-) Kanal İstanbul: Aklınıza bile getirmeyin!
İstanbul’u kuzeyde 3. Havalimanı’nın batısından, güneyde Küçükçekmece Gölü’nden geçen bir kanalla yaralım; ikinci bir boğaz yapalım, Boğaz anlaşmalarının kısıtlamalarından kurtulup yılda 8 milyar dolar kazanalım! Yani: Karadeniz’in soğuk ve tatlı suyuyla Akdeniz’den Marmara’ya, oradan da Karadeniz’e varan sıcak ve tuzlu suyu birleştirip, denizlerin su/tuz ve yaşam dengeleri alt üst edelim. Karadeniz’i kurutup yok edelim, Marmara ve Akdeniz’in yaşam koşullarını onarılamaz biçimde bozalım. Marmara Denizi’nin alt sularındaki oksijeni tüketerek, alt tabakadaki hidrojen sülfür yoğunluğunu uçuralım: Bütün İstanbul’u çürük yumurta kokutalım. Yer altı su depolarının, açık kanaldan gelen deniz suyu ile dolmasına neden olalım. Karadeniz’e kıyısı olan bütün ülkelerin doğasını bozalım. Buna da “kalkınma” diyelim.
6-) Katil projeler sadece doğayı mı katlediyor? Ya işçiler?
Mega şantiye alanlarında, sadece doğa değil, insanlar da katlediyor. 3 Nisan 2015’de 3. köprü inşaatında RTE tarafından verilen “inşaatı hızlandırın” talimatı şantiyelerdeki iş cinayetlerinin önünü açtı. 3. Köprü inşaatında bugüne kadar 6 işçinin iş cinayetine kurban gittiği basına yansıdı.
7-) Mega projeler: Uygarlık mı rant mı?
Son 5 yılda konut fiyatları % 126 artan İstanbul’un rantını kim yiyor? Hepimize ait kamu arsalarını kupon arazi olarak dağıtarak kim, hangi kazançları, hukuksuz iktidar imkanlarını elde ediyor?
İstanbul’un kuzeyine en az 7 milyon nüfus daha yığınca, asgari ücret kaç lüks konuta, kaç lüks araca, kaç ekmeğe eşit olacak? 3. Köprü, 3. Havalimanı için öngörülen araç ve yolcu sayıları gerçekleşmediğinde, şirketlere verilen gelir garantisi hangi ortak ihtiyaçlarımızdan kesilen kaynaklardan sağlanacak? Son derece riskli olduğu için dış finansman bulmakta zorlanan projelere sağlanan dolaylı Hazine garantisi, hangi özel borçların hepimizin sırtına yığılmasına neden olacak?
8-) Hukuk nerde? Şantiye yuttu!
Planlama kararlarının etrafından dolaşılarak projelere yasal kılıf hazırlanıyor. ÇED süreci tamamlanmadan ihaleye çıkan 3. havalimanı projesiyle ilgili yasal mevzuat, mahkeme kararları çiğneniyor, inşaatlara hiç ara verilmiyor. Katil projeler savaş ve afet gibi olağanüstü zamanlarda verilen acele kamulaştırma kararları ve hukuk tanımazlık sayesinde sürüyor. Projelerle ilgili yürütmeyi durdurma kararı veren hakimler sürgün yiyor. Mega projeler her türlü siyasal pazarlığın ilk koşulu haline getiriliyor.
9-) Katil projeleri durdurmazsak ne olur, biliyor musunuz?
İstanbul’a su ve yaşam veren ekolojik koridorlar ve 250 milyon ağaç yok olur. En az 160 kuş türü, sincap, yaban domuzu, birçok böcek türü, mikroorganizmalar, mantarlar, kirpiler ve sadece Kuzey Ormanları’nda yaşayan yer yedi uyuru gibi türler yaşamsız kalır. 750 bin kuşun göç yolunda yapılan havalimanındaki kuş-uçak çarpışmalarında sayısız kuş ölür, göç yolları ve kuş türleri tehlikeye girer. Onların yok oluşu, başka felaketleri de tetikler. Şehir ormansız kalınca oksijen kaynağı ve yağmur çekme özelliği tahrip olur, nefessiz kalır, egzoz gazına boğuluruz.
Son köylerdeki kırsal yaşam, aslında köyler biter. Köylünün geçim kaynağı hayvanlar, yok olur. Tarım alanları, su havzaları ve orman alanlarının yerini lüks inşaat projelerinin betonu alır. Beton ve cam kütlelerin bölgeyi ısı adası haline getirmesiyle, kuraklık artar. Yeraltı ve yerüstü su kaynakları önemli ölçüde kirlenir ve azalır.
En önemli su kaynaklarından Terkos Gölü’nde ciddi kirlenme, temiz su barındıran yeraltı su kaynaklarında kirli su- atık su karışması ve zaman içinde tüm su kaynaklarında kuruma olur. Ama orman alanlarının yerini yoğun yapılaşmanın alması, her yoğun yağmurun taşkın ve sele dönüşmesine de neden olur. İstanbul’a Marmara’dan su taşımak, bütün bölgenin su kaynaklarını, doğal alanlarını, tarım alanlarını kurutur.
Kuzeyde en az 7 milyon insanın yığıldığı yeni bir İstanbul oluşur. Köylüler geçim kaynaklarını kaybederek göç etmek zorunda kalır. İstanbul’un toplam nüfusu 16 milyonun üzerine çıkar. 16 milyon İstanbul için eşik değerdir. Bugün bile yetersiz kalan doğal kaynaklar Yeni İstanbul'un hiç bir hayati ihtiyacına cevap veremez. Marmara İstanbul’u taşıyamaz. Doğa mutlaka intikam alır, iklim felakete dönüşür, her doğal felaket ağır toplumsal ve ekonomik bedeller yaratır.
İstanbul’un Kuzey Ormanları 240 bin hektar. Beyoğlu’nun toplam alanı 4500, İstanbul’unki 537 bin hektar. İstanbul’da hala en az 250 milyon ağaç nefesimiz olmaya devam ediyor. Projeler için şu ana kadar kesilen ağaç sayısının 3,5 milyona yaklaştığı tahmin ediliyor. Henüz vakit var; henüz umut tükenmedi!
Yarım bırakılan proje sahalarında veya felaketler sonrası süreçlerde, tahrip edilen doğal alanların yeniden doğal bitki örtüsüyle kaplandığı bilimsel bir gerçek. Orada hala 250 milyon ağaç, kuşlar, hayvanlar, insanlar yaşıyor!
10-) Kimiz, neciyiz, neredeydik? Ne istiyoruz?
İstanbul halkıyız. Yaşamız. Kalabalığız. “Lobi” falan değil basit insanlarız, bencil, açgözlü, çıkarcı değil yaşam savunucularıyız. Büyüme diye parayı ve paranın iktidarını savunanlara; kalkınma diye emeği, doğayı, insanı ve yaşamı hoyratça savuranlara karşı İstanbul’un ve Marmara’nın nefes kaynağı Kuzey Ormanları’nın bütünlüğünü; doğanın ve insanın yaşam hakkına saygılı bir uygarlık düşünü; rantçılığı değil eşitliği ve tertemiz yurttaşlık haklarımızı savunuyoruz.
* Kampanya kapsamında her Cumartesi-Pazar saat 17.00-20.00 arasında Taksim ve Kadıköy stantlarında imza toplanıyor.
* İstanbul'a nefes ol kampanyasına imza atmak için tıklayınız.