Sağlık Ve Medya: Mustafa Sütlaş

Sağlıkta Dönüşüm Programı ve onun getirdiği sistem ilk üçünü, yani "önce zarar verme", sonra "yapabiliyorsan yarar sağla" ve "ne yapıyorsan hizmet verdiğinin özerkliğini ortadan kaldırmadan, ona halel getirmeden yap" ilkelerini ortadan kaldırdı. Eğer bu da kalkarsa ortada "tıp ve hekimlik" kalmayacak.

Sağlık hakkı için "uluslar arası olağanüstü durum" çağrısı yapmanın zamanı geldi de geçiyor! Bu ülkenin insanları da tüm insanlarla eşittir ve en üst yapı olarak "en az Libya ve Irak'taki insanlar kadar BM'nin koruyucu şemsiyesi" altındadırlar.

Çadır ve barakalarda yaşayan yurttaşlar ne aile hekimliğinden yararlanabiliyor, ne de acil durumlar dışında bir sağlık hizmeti alabiliyor.

TTB Merkez Konseyi'nin miting sonrasındaki değerlendirmesini de okuyunca, izlenimlerimin yanlış olmadığını fark ettim. İlk gözlemim yaygın medyanın iktidara "muhalif" olanları dışında söz konusu yürüyüşü "1. sayfaları"ndan görememeleri, ancak "iç" sayfalarında duyurmaları oldu.

Bana göre buradaki yanlış muhatabın "iktidar" olarak alınması!. Oysa bana göre sağlık hizmetinden yararlanan "halka anlatılması" gerekiyor tüm bu haksızlıkların ve hak ihlâllerinin. Çünkü "özne" onlar, bedenleri, sağlıkları, kendileri hakkında karar vermeye tek ve n yetkili olanlar onlar!

Türkiye İstatistik Kurumu, 2008 yılına ait Sağlık Harcama İstatistiklerini yayımladı. Sağlık Bakanı da övündü: "2002 öncesine göre üç misli para aktardık." Sağlığa daha çok para harcıyoruz! Peki daha sağlıklı mıyız?

Zeynel Abidin Kapla’ın “Sağlık Hakkı Yazıları” başlıklı kitabı Toplumsal Araştırmalar Kültür ve Sanat İçin Vakıf tarafından yayınlandı.

Ankara 2. İdare Mahkemesi İstanbul Lepra Deri ve Zührevi Hastalıkları Hastanesi’nin müstakil baştabiplik statüsüne geri dönmesine karar verdi. "Sağlıkta dönüşüm programı" uygulanırken yürürlüğe konulan pek çok işlemi ve bu işlemlerin gerekçelerinde yer verilen yaklaşımların da "hukuka uygunluğunu" tartışılır hale getirdi.

Ankara'da bir kişi "kuş palazı"ndan ölmüş. Kaç kişi duymuştur, kaç bilir bu hastalığı? "Difteri" desek belki hekimler bilir, ama özellikle "genç" olanları, özellikle "aile hekimi" olanlar onu da duysalar da görmemişlerdir, çoğunlukla...

Tıbbi etiğin tanımladığı ama bence her hak alanında mutlaka temel olması gereken "önce zarar vermemek", "olabiliyorsa bir yarar sağlamak", "her durum ve koşulda kişi özerkliğini tanımak", "adil ve hakkaniyetli olmak" biçimindeki ilkeler geçerli kılınmalıdır.

Sağlık kurumları, başbakanlık, Sağlık Bakanlığı ve SGK düzenli ve periyodik olarak söz konusu acil hizmetlere ve bu hizmetlerin parasal karşılıkları ve onların ne kadar ya da hangi oranda ödendiğine dair bilgileri toplumla paylaşmalı.

"Acil tıp hizmeti" ne anlama geliyor? Önce biz yanıtlayalım. "Hak temelli" bir yaklaşımla en genel olarak şunu söyleyebiliriz: Bir kişinin herhangi bir nedenle ve önceden programlamadan bir "hekim"e gereksinim duyması halidir.